Hazan, Gökhan'la sohbet eden Yağız'ın bu kadar gizli ne konuştuğunu merak etse de işle ilgili olabileceğini düşünerek fazla üzerinde durmamıştı.
Eve geldiklerinde Hazan odaya girecekken Yağız'ın telefonla konuştuğunu fark ederek duraksadı.
"Hayır, Hazan'ın haberi yok. Tek başıma gideceğim... Evet, eminim Gökhan!"
Hazan neler olduğunu anlamıyordu. Yağız ondan gizli birşey yapmazdı. Gizlediğine göre sorsa da söylemeyecekti. Biraz gürültü yaparak hiçbirşey olmamış gibi odaya girdi. En doğrusu Yağız'ın söylemesini beklemekti.
Sıradan geçen akşamın ardından yatağa girdiklerinde Yağız işaret parmağını Hazan'ın yüzünde hafif hafif gezdirirken kollarının üzerinde doğrularak dolgun dudaklara kapandı.
Yağız, garip bir şekilde fazla sertti. Bu da birşeyler için panik yaptığını açık ediyordu. Hazan, zevk almaktan çok tüm gece Yağız'ı doyurmak için birlikte olmuştu. Yağız'ın sakladığı şeyi bulmadan rahat edemeyecekti.
Sabah kahvaltı yapıp evden çıkarak şirkete gittiler. Herşey normal gidiyordu.
Yağız'ın odasından çıktığını gören Hazan, nereye gittiğini sorduğunda, şantiyeye gittiğini söylemişti. Hazan sekreterden bugünün planını almıştı ve planda şantiye yoktu, acil bir durumda yoktu. Tüm bunlarla taksiyle Yağız'ın peşine düştü.
Hazan'ın aklındaki onu aldattığı gibi birşey değildi, böyle olmadığına emindi. Sadece gizleme ihtiyacı duyduğu şeyi merak ediyordu.
Geldikleri yere şaşırarak Yağız'a görünmeden arkasından ilerleyip 5 10 adım gerisindeki agaçlığın arkasından izlemeye başladı. Yağız'ın elindeki çiçeklerle önünde durduğu yerdeki yazıyı okuduğunda herşey yerine oturmuştu.
"Sevinç EGEMEN
Ruhuna Fatiha"Yağız, Sevinç Egemen'in mezarına gelmişti. Gözleri dolan Hazan, birkaç adım daha yaklaşıp dinlemeye başladı. Neler söyleyeceğini merak etmişti.
Yağız, mezarın kenarına oturup üzerinde çimlerin bittiği toprağa tereddütle elini koyup gözlerini kapattı, "Uzun zaman oldu... Acıların çocuğu gibi tirat atmaya gelmedim, merak etme... Ben... sadece... Hâlâ kendi kendime veremediğim cevaplar... Hâlâ içimde bir yerlerdeki o çocuk senin şevkatinin özlemini çekiyor... hâlâ o büyük yaralarına üflesen geçecek diye bekliyor... Önceden büyüdüğümde benimle gurur duy isterdim hep, belki o zaman beni de severdin diğerleri gibi... Yine de... uzaktan da olsa... beni sevdiğini biliyorum... Teşekkür ederim. Bana yaptığın annelik için... teşekkür ederim..."
Yağız, gitmek için mermerden kalkarak arkasını döndüğünde karşısında beklemediği yaşlı gözlü Hazan'ı görerek şaşırmıştı. Hazan ise saklandığı yerden çıkarak Yağız'ı bekliyordu. Kendini gören Yağız'ın gözlerindeki hüzünle birkaç adımda yaklaşıp sıkıca boynuna sarıldı.
Birlikte eve dönerken ikisi de sessiz kalmayı seçmişti. Tolga'yı da alıp eve gelerek yemeklerini yediler. Hazan, ortamdaki gerginliği dağıtmak ve Tolga'yla zaman geçirmek için yeni aldıkları jengayı getirerek oynamayı önerdi.
İlerleyen saatle oyun daha da eğlenceli hale gelmişti. Büyük bir gürültüyle yıkılan kulenin ardından üçünün de kahkahaları salonu doldurmuştu.
Tekrar taşları dizmeye başladıklarında çalan kapıyla Yağız, ayaklanarak ilerlerken Hazan Tolga'ya eğildi, "Kesin Duydu 'çocuğumu uyandırdınız!' diye bağırmaya geldi, saklanalım!"
Hazan ve Tolga'nın kıkırtılarını duyarak kendi yüzüne de yapışan tebessümle kapıyı açan Yağız, çöpleri almaya gelen görevliye çöp olmadığını söyleyip salona döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP
FanfictionYorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonra inanacak yeni bir şey lazımdı... Tutunacak yeni bir dal...