Sabah olmaya başlamıştı. Akşam çokça uyuduğundan erken uyanan Yağız, yan koltukta yatan bedeni izliyordu; başının altındaki yastığa sarılmış, dizlerini kendine çekmiş masumca uyuyordu. Yüzünün her zerresini ezberlemeye çalışır gibi bakıyordu. Komodinin üzerindeki defterini aldı:
" Tarih
Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek... Biraz heyecan, biraz da düşecekmiş korkusu...
-Cemal Süreyya"Defteri yerine bırakarak manzarasını izlemeye devam etti.
...
Kapının açılmasıyla uyanan Hazan, yataktan ona bakarak gülümseyen adama, yeni açtığı gözleriyle bir gülümseme gönderdi. Koltuğundan kalkarak "Günaydın," diye fısıldadı. Gökyüzü aydınlanmaya başlamış, yeni yeni sabah oluyordu. Bu sırada kısa kollu hemşire gömleğinin üzerindeki ince hırkası, elinde pansuman setiyle odaya giren hemşire ışığı yakarak "günaydın" diyip Yağız'ın dosyalarına yöneldi. Birkaç yere işaret koyarak Yağız'a yaklaştı;
-"Nasılsınız? Gece çok zorlandınız mı?" Soru sorarken bir yandan Yağız'ın ateşini ölçtü. Yağız kısaca iyi olduğunu, sadece çok fazla uyuduğunu söyledi. Tansiyonunu da ölçerek dosyaya kaydeden hemşire pansuman için sterilize ettiği ellerine eldivenlerini giydi. Hazan da Yağız da huzursuzlukla kıpırdandı.Malzemelerini hazırlayan hemşire Hazan'a dönerek rica etti;
"Hastanızın hırkasını açar mısınız? Baştan sterilize olmaya uğraşmayayım."
Hazan kafasını sallayıp "Tabii," diyerek Yağız'a yaklaştı. Göz göze geldiklerinde Yağız'ın gözündeki endişeyi gördü, hafifçe gülümseyerek eğildi. Fermuarı tuttuğu eline sarılan elle tekrar endişeli gözlere baktı.
'Hazan, lütfen... Bu halde görmeni istemiyorum, lütfen dışarıda bekle," Yağız'ın sesi adeta yalvarırcasına çıkmıştı, gördüğü şeyden sonra Hazan'ın da ondan uzaklaşacağını sanıyordu.Hazan, hala elini tutan ele bakarak tekrar titreyen maviliklere döndü, "Ne olursa olsun burdayım Yağız Bey, benden kurtuluşun yok. Hem beni kan filan da tutmaz. Şimdi, mızmızlanmayı bırakıp ellerini çek, hadi..." Hazan tüm bunları yarı şaka yollu yarı emrivaki ile söylemiş ama içten içe, neden böyle yaptığını bilerek Yağız'ın böyle hissetmesini sağlayan herkese bela okumuştu.
Yavaşça ellerini geri çeken Yağız, Hazan'a hayranlık ve minnetle bakıyordu. Daha önce hiç görmediği bir şeydi bu. Bunun sevgi olduğuna bile emin değildi. Kimse böyle sevmemişti onu. Ama hâlâ tereddüt ve korku vardı içinde.
Hazan, fermuarı indirerek hırkayı iki yana doğru düzgünce açtı. Masadan aldığı havlu peçeteden bir kaç parça alıp Yağız'ın vücudunun yanlarına koyarak pansuman sırasında hırkanın kirlenmesini engellemiş, Hazan'ın bu pratikliği hemşirenin de dikkatini çekmişti. Yağız'a dönen hemşire, "refakatçiniz size çok iyi bakıyor, çok şanslısınız," diyerek gülümseyip hazırlanmaya devam etti. Hazan'ın hafifçe utandığını gören Yağız kocaman gülümsedi ona bakan gözlere.
..Hemşire tüm malzemelerini ayarlamış, hırkasını çıkararak eldivenlerini değiştiriyordu. Yağız'ın endişesini fark ederek tuttuğu eli hafifçe okşayan Hazan, hemşirenin "Hazırsanız başlıyorum Yağız Bey. Bugün canınız biraz fazla yanabilir, çok fazla hareket etmemeye çalışın," uyarılarıyla Yağızla birlikte derin bir nefes aldı.
Yağız'ın göğsünün hatta üst bedeninin neredeyse tamamı sargılıydı. Hazan, Ece'nin ameliyatlarını, küçük yaralarını hatırlayınca kardeşinin o kadar da kötü olmadığına sevinirken Yağız için üzülüyordu.
Sargıları kesmeye başlayan hemşire, kıyılarını tamamen kaldırdığı sargının sadece yaraya tutunan kısmını bırakmıştı. Biraz tereddüt ederek makası tutan kolundaki ele baktı. Yağız da hemşirenin bakışını takip ettiğinde, kadının önlüğünü kıyısından sertçe tutan elini görüp utançla bir anda geri çekilerek "Ben- çok özür dilerim, farkında değildim, kusura bakmayın lütfen," özürlerini peş peşe sıraladı. Hemşire biraz doğrulup samimice gülümsedi, "Özür dilemenize gerek yok, biz alışkınız böyle şeylere, insan acıyla elini kolunu kontrol edemiyor. Ama dikişlerinize çok yakınım ve yeterince zarar gördüler, küçük bir hata büyük sorun olabilir. Tekrar derin bir nefes alın, biraz hareket ettirin kolunuzu, öyle devam edelim..."
Yağız, hemşirenin söylediklerini yapıp "Devam edin lütfen," demişti ama yatakta hissettiği ağırlıkla o yöne doğru baktı.Hazan, Yağız'ın yanına oturarak ellerini yataktaki ellere kenetledi. Beklenmedik hareketle şaşıran Yağız ve hemşire Hazan'ın "lütfen devam edin," demesiyle kendine geldi. Hemşire geri kalan sargıyı çıkartmak için geldiğinde Yağız, kocaman bir nefes aldı.
Hemşirenin dikkatle yaradan ayırdığı -daha doğrusu söktüğü- sargı daha yarı olmamasına rağmen Yağız'ın vücudu ter içinde kalmış, boynundaki damarların tamamı belirginleşerek kıpkırmızı olmuştu. Hazan, artık gözyaşlarıyla ter damlalarını ayırt edemiyordu. Kendi de Yağız'dan farklı değildi.
Yağız, Hazan'ı üzmemek ve korkutmamak için inlemelerini içine atmaya çalışıyor ama çoğunda başarısız oluyordu. Tabi bu kendini daha çok kasmasına sebep oluyordu. Hazan, bir taraftan ellerine kenetli ellerin hareket etmesini engelliyor bir taraftan Yağız'ı sakinleştirmeye çalışıyordu, "çok az kaldı Yağız, biraz daha dayan lütfen. Az kaldı, çok az kaldı..." Yağız o kadar kasılmıştı ki Hazan parmaklarını hissedemiyordu. Bu adam gerçekten çok güçlüydü.
Sargı sonunda tamamen çıkarılmış, herkes derin bir nefes almıştı. Hazan sonunda dikkatlice Yağız'ın göğsüne baktı. Hazan belli etmemeye çalışıyordu ama gördüğü şeyle resmen kalbi sıkışmıştı. Yağız'ın köprücük kemiklerinin ortasından karnına kadar, biri dikişleri hâlâ üzerinde yeni bir yara olmak üzere bir sürü kesi izi vardı. Hemşire, tentürdiyotla yarayı temizlerken oturduğu yerden kalkan Hazan, yatağın başucuna gelerek yere çöktü. Orda yatan yorgun yüze baktı. Terle alnına yapışmış saçları düzeltti. Elini yavaşça hâlâ gözyaşlarının aktığı yanağa götürdü. Baş parmağıyla hafifçe okşadı. Aynı sargıyı tekrar saran hemşire "geçmiş olsun," diyerek odadan çıktı.
Yağız ve Hazan, hâlâ aynı şekilde duruyordu. Acıyla yumduğu gözleri yavaşça açan Yağız, yanındaki yüze baktı. Hazan'ın ağladığını fark ederek neredeyse tüm gücünü kaybetmiş kolunu son bir hamleyle kaldırarak eliyle yüzünün yanındaki ıslak yanağı okşadı. Hazan yanağındaki ele kendi elini bastırarak sıkıca tuttu.
...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP
FanfictionYorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonra inanacak yeni bir şey lazımdı... Tutunacak yeni bir dal...