Yorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonra inanacak yeni bir şey lazımdı... Tutunacak yeni bir dal...
Hava kararmış, yatakta film izleyen Yağız ve Hazan bir taraftan da Hazan'ın gizlice getirdiği patlamış mısırı yiyorlardı. Film romamtik komediydi. Ara sıra gülüşüp birbirlerine bakarak izlemeye devam ettiler.
Yağız, Hazan'a dönüp bakarken gülümseyen dudağında mısırdan kalan tuzu silmek için uzandı. Biraz tereddüt etse de baş parmağını Hazan'ın dudaklarında gezdirirken birden eli titreyerek durmuş kafasını önüne eğmişti.
Karşısındaki adamı üzgün görmeye dayanamayan Hazan, dudağından ayrılarak yere düşmek üzere olan eli tutup avcuna sıcak bir öpücük kondurdu. Tuttuğu eli yanağını bastırarak konuştu, "Yağız... Senin gözlerin böyle hüzünlüyken benim içim parçalanıyor. O hüznün sebebi her neyse omuzlarında koca bir yük gibi eziyor seni, farkındayım..." Diğer eli, Yağız'ın yüzünde gezinmeye başladı, "İzin versen, o yükü birlikte taşısak? Seni bu kadar üzen, bu kadar yoran şey neyse anlatsan, beraber savaşsak olmaz mı sevgilim?"
Hazan'ın 'sevgilim' demesi Yağız'ın yüzünde küçük bir gülümseme oluştursa da kısa sürdü. Gözlerini yere indirerek konuştu, "Hazan ben... Evet bazı şeyler yaşadım ve atlatamadım onları... ama kimseye anlatmadım, anlatamadım, nasıl anlatılır onu da bilmiyorum... Kabullenmiştim. Herkesten, her şeyden uzak durursam unuturum sandım... Öyle de oldu, yıllarca kaçtım... Ama sen... Senden sonra... Ben baş edemez oldum..." Sertçe elinde iğnelerin oluşturduğu yaraların soyulan derisini çekiştirmeye başladı. "Senin yüzüne her baktığımda, bana böyle güzel baktığın her anda, seni öpmek istediğim her seferinde zihnim sürekli hatırlatıyor olanları, aynı şeyler olacağından korkuyorum, seni de kaybederim diye aklım çıkıyor... Her seferinde, kendimden daha da nefret ediyorum, daha çok utanıyorum... Ben o olanları unutmaya çalıştıkça daha da detaylı hatırlıyorum, daha da netleşiyor herşey..." Hazan'ın gözlerine tekrar baktı, "Ben senin karşına böyle çıkmak istemiyorum Hazan. Sen bana her baktığında bunları hatırla istemiyorum. Aynısı olacak çünkü, zamanla sana da fazla gelecek onlar. Ben... Ben yapamam Hazan."
Hazan yüzüne keskin bir ifade takındı, "Yağız bana bak, beni dinle." Avuçları arasında gözyaşlarıyla ıslanmaya başlamış yüzü kaldırarak gözlerine baktı, "Sen bir suç mu işledin? Kendi isteğinle birine zarar mı verdin?"
"Hayır. Ne alakası var Hazan? Asla yapmadım öyle bir şey. Öyle bir şey değildi." Yağız kesin bir şekilde cevaplamıştı.
Hazan avuçlarındaki yüzü göğsüne bastırarak geriye doğru yaslandı, "O zaman seninle ilgili hiçbir şey beni korkutmaz, korkutamaz. Geçmişin yüzünden senden vazgeçmem Yağız. O geçmişte ne olursa olsun, seni bırakmam. Yalvarırım bir daha böyle düşünme. Tamam, bana ne zaman anlatmak istersen o zaman anlatırsın. Ama şunu bil Yağız, ben senin içindeki o merhametli, düşünceli, naif çocuktan asla vazgeçmeyeceğim." Göğsündeki saçlara kocanan bir öpücük kondurdu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yağız, karşılık olarak kocaman sarıldı Hazan'a. Yavaşça "İyi ki sen" diye fısıldadı...
Hazan melankolikleşen ortamı yumuşatnak için, "Yağız yarın saçlarını yıkamamız lazım unutmayalım... Tüh bak, kova filan alsaydık yanımıza senin gözyaşların yeterdi... N'apacağız biz seni böyle Kaptan?" Yağız, Hazan'a göz devirerek yattığı yerden kalktı.