Cuma günü gelmiş, tüm şirket en iyi şekilde hazırlanıp toplantıyı bekliyordu. Yağız herşeyin kusursuz olmasını istediğinden sürekli bir tarafa koşturup çalışanlarla ilgileniyordu.
Hazan mimari ekibinin tüm hazırlıklarını yapmış, bu işte sorun çıkmaması için uğraşıyordu.
Tüm bu koşuşturma arasında Yağız'ın öksürüklerini tutmaya çalışarak birilerine birşeyler anlattığını gören Hazan, hemen yanına gitti, "Yağız Bey, önemli bir mesele var, bakar mısınız?"
Hazan'ın seslenmesiyle onu takip eden Yağız, Hazan'ın odasına girdiklerinde bir kez daha öksürmüştü. Hazan, Yağız'a oturmasını söyleyip kravatını gevşeterek su içirdi, "Yağız lütfen sakin ol. Hiçbir şey senden önemli değil benim için... Kendine zarar verme yalvarırım..."
Hazan, Yağız'ın yüzünü okşayarak birkaç öpücük kondurup gözlerinin içine baktığında Yağız, dudaklarını birleştirmeden önce "İyi ki sen!" diyerek gülümsedi.
Duyduğu sözle gülümseyen Hazan, dudaklarının üzerindeki yumuşak dudaklara karşılık verirken kapının tıklanmasıyla aceleyle çekilip ayağa kalktı.
Misafirlerin geldiğini söyleyen sekreterin ardından Yağız, kravatını düzeltip yerinden kalktı, "Toplantı odasına alın biz de geliyoruz."
Hazan, muhasebe uzmanı, halkla ilişkiler müdürü ve reklam müdürü, Yağız'ın arkasından büyük toplantı odasına girdiler.
Yağız odaya girdiği sırada, yanındakilere kahkaha atan adam, Yağız'la göz göze gelerek donup kalmıştı. Yağız bu tepkinin sebebini anlamasa da bozuntuya vermeden devam etti.
Tokalaşmanın ardından herkes yerine oturup proje detaylarını konuşmaya başladılar. Tüm şirket bu anlaşma için çok çalışmıştı ve bu çalışma tam anlamıyla karşılık buluyordu. Karşı taraf gayet memnun görünüyordu.
Herkesin dinlenmesi için küçük bir ara verdiklerinde çalışanlar kafeye inerken patronlar Yağız'ın odasına geçmişti. Hazan da Yağız'ın ısrarıyla onlara eşlik etti.
Sohbet ettikleri sırada konu okudukları okullardan açılmış, ortaklardan biri Yağız'a Amerika'da nerede okuduğunu sormuştu. Yağız lise, üniversite ve yüksek lisansını yaptığı üniversiteyi söylediğinde aynı ortak şaşırarak cevap verdi, "Sam de aynı lisede okudu! Yaşlarınız yakın gibi, belki tanışıyorsunuzdur?!"
Yağız, Sam'e tekrar dikkatli baktığında siması hiç de yabancı gelmemişti ama lisede tüm okulun onu nasıl hatırladığını bildiğinden irdelemek istemiyordu, "Belki aynı dönem olabiliriz ama kendi sınıfımın dışında çok insan tanımazdım."
Adam hafifçe güldükten sonra kafasını masadan kaldırıp direk Yağız'ın gözlerine baktı, " Bu iz belki tanıdık gelmistir sana?!" Yağız adamın gözünün biraz aşağısındaki ize baktığında şok olmuştu.
----------FLASHBACK----------
Lise diplomasını almak için okula gitmesi gerektiğinden başına geçirdiği şapka ve giydiği büyükçe kıyafetiyle kafasını kaldırmadan okula doğru gitmeye başlayan Yağız, kapıdan girmeden derin bir nefes aldı.
Müdür yardımcısından aldığı diplomayla kapıdan çıkan Yağız, hâlâ yerden kaldırmadığı başıyla birine çarpmış, refleksle kafasını kaldırmıştı.
Göz göze geldiklerinde ikisi de birbirine nefretle bakıyordu. Karşısındaki Yağız'ın okula geldiği son gün dayanamayıp dövdüğü çocuktu.
Uğraşmak istemeyen Yağız arkasını dönmüş giderken çocuk Yağız'a vurmaya çalışmış ama Yağız, ani bir hareketle elindeki anahtarla çocuğun yüzünü çizmişti. Kıvranan çocuğa yaklaşıp "Unutma bunu!!" diyerek uzaklaşan Yağız kendini doğruca eve atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP
FanfictionYorgundu, bitkindi, artık gücü yoktu. Yaşamak için amacı kalmamıştı. İnandığı her şey yerle bir olduktan sonra inanacak yeni bir şey lazımdı... Tutunacak yeni bir dal...