Çantamı düzelttim. Telefonumu yanlışlıkla yükselttiğim ekran ışığını sıfıra indirdim. Çünkü hayat o kadar parlak değil.
Yavaş adımlarla okula giriyorum. Kiraz, ilk kolumu çektiği yerde beni bekliyor. Yanına gidip sınıfa giriyoruz. Sıkıntılı bir halde olduğu belliydi.
''Sorunun ne senin?''
''Sarışın kardeşlerin cezası bitmiş.''
''Ne olmuş?''
''Bu senin için kötü bir şey.''
''Değil.''
''Arkaları sağlamdır. Seni incitmeleri hoşuma gitmez.''
Yiyeceğim dayak umurumda değil." Sosyal medya da bir hesabım bile yok. Hiçbir şey olamaz! "Diye haykırıyor iç sesim. Korkmak için fazla zeki olduğumu kendime hatırlatıyorum. "Fazla zeki."
Hem vursalar bile canım acımaz. Yüzümde oluşacak çürükler umurumda değildi.
Kiraz teneffüslerde yanımdan ayrılmıyordu. Bu da benim canımı sıkıyordu. Göksu ve arkadaşları ortalıkta yoktu. Boş geçen dersler beni iyice sinir ediyordu. Hiç ders dinlememe rağmen.
Yine boş geçen bir dersten sonra Kiraz'dan kurtulmayı başarmıştım. Lavaboya gidip elimle ensemi ıslattım. Kahküllerimi düzelttikten sonra çıkışa yöneldim. Sarışın kardeşler içeri girdiler. Oldukça dikkatli bir şekilde beni süzdüler. Onlara aldırmadan dışarı çıktım. Kiraz yanıma koşarak geldi.
''Sen nerelerdeydin ?''
''Lavaboda.''
O sırada Buse ve Melis lavabodan dışarı çıktılar. Kiraz bir an donakaldı.
''Onlarla aynı lavabodaydın ve hasarın yok.''
''Evet.''
''Bu çok garip. Bilmiyorum.''
Yavaş adımlarla sınıfımıza gittik. Göksu gelmişti. En arka sırada Ateş ile konuşuyorlardı. Kiraz'a döndüğümde;
''Onlar kardeş. Yani üvey kardeş.''
Diyerek bana fısıldadı. Sıramıza oturduğumuzda Göksu ve Ateş'in konuşması bitmişti. Ateş sınıftan çıkarken dikkatli bir şekilde bana baktı. Yandan bir gülümseme almıştı yüzü.
Bu kadar ilgi çekmek benim gibi sessiz,sakin biri için fazlaydı. Ama kötü kızlar dikkat çekerdi değil mi?
Göksu'nun yanında gezen Açelya'yı incelemeye başladım. Siyahlar içinde ve iddialı şortları vardı. Boyumu hesaba katarsak güzel bir bacak şovu yapacaktım.
Dersin yine boş olmasını bekliyordum. Büyük bir gürültü, makyaj yapan kızlar,kavga eden erkekler ve arka sıralarda oturan yaramaz çiftler. Beklediğim gibi boş bir ders değildi.
Dizine kadar uzanan botları ile sınıfa giren kısa boylu kadına baktım. Boyu Göksu'dan bile kısaydı. Kiraz bir küfür savurdu.
''Ne oldu?''
''Bu kadından nefret ediyorum. Cadalozun teki. Bizimle uğraşan tek...''
Sınıfta oluşan gürültüden rahatsız olan öğretmen küçük bir susun çığlığı attı. Susan öğrenciler ile etrafa bir göz attı. Benim yeni olduğumu fark etti. Tanışma faslına girmedi. Bu iyiydi. Soru sormaya başladı dersle ilgili.
Öğretmenin son kurbanı Göksu olmuştu. Sorunun cevabını ona fısıldadım. Yırtmıştı.
Çıkışta her zaman olacağı gibi yalnız eve gidiyordum. Buse ve Melis yanıma gelince bir sorun olduğunu anlamıştım. Melis saçlarımdan bir tutam kaldırıp baktı.
''Doğal mı?''
''Evet.''
Saçımın rengi basit bir sarı değildi.
''Rengini değiştir.''
Saçlarımı çekmeye başladığında pek acı hissetmedim. Ama Melis'in elinde saçımdan bir tutam kalmıştı.
''Çağrı geliyor musun?''
Beni çağıran Göksu'ydu. Açelya, Sude ve Eda da yanlarındaydı. Melis ve Buse'nin yüzü solmuştu. Göksu sonuçta Ateş'in kardeşiydi. Onların yanına ilerledim.
Yıkık bir binaya girdiklerinde şaşkınlıkla etrafa baktım. Açelya'nın peşinden gidiyordum.
Göksu ve Melis hariç herkes kırık duvarların arasına ilerlemişti. Dışarıdan gelen sesleri duyabiliyordum.
''Açelya nasıl Kara Cennet'in tek kızılıysa bizde bu okulun tek sarışınlarıyız.''
''Çağrı'ya dokunursan başına neler geleceğini biliyorsundur.''
Göksu beni korumuştu. Bu garipti. Belkide sadece benimle ödeşiyordu. Bilmiyorum. Şimdi onlarla birlikte miydim?
Eve vardığımda dolabımı düzenlemeye koyuldum.
Yeni okul,yeni tarz...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Cennet
ChickLitOnlar, unutulmuş şehrin,unutulmuş çocuklarıydı. Kara Cennet'in gölgesinde büyüyen yaban çiçekleriydi. Yalnız, bencil ve kötüydüler. Onlar, polislerin korkulu rüyalarıydı. Ve hepsinin sahip olduğu korkunç bir sır vardı.Aralarına yeni katılan Çağr...