Yatağımın içinde yorganımın altında bana güvende hissettiren duygunun hiç gerçekçiliği yoktu çünkü o her kimse evime kadar girebilir ve beni öldürebilirdi. En kötü ihtimal ölüm değildi tabiî ki de, bana işkence de edebilirdi. Son zamanlarda fazla roman okuyor olmalıydım fakat içimden bir ses Göksu'nun bunları yapabileceği tarafındaydı.
Bu yüzden bir korkak gibi evde saklanamazdım. Hiçbir şey yapamasam da bir şeyler yapıyormuş gibi görünmeliydim böylelikle hem kendim iyi hissederdim hem de karşı taraf şaşırırdı. Hiç iştahım olmasa da mısır gevreğimi zorla yemeye başladım. Evin duvarları üstüme üstüme gelmeden önce kendimi dışarıya çıkmaya hazırladım.
Ne giydiğimi önemsemediğim bir gündeydim. Fakat dünkü gibi rezil olmamak için derin bir nefes aldım ve üzerime basit ama dışarıya uygun mavi bir pantolon ve siyah bir üst giydim. Saçlarımı atkuyruğu yapıp çantamı omzuma atıp kendimi sokaklarda buldum.
Sokakta güvende miydim? Kiraz güvende miydi? Tüm sorumluluklarımdan kaçıp Ateş'in yanına gitmek istedim. Çalışma masasında oturuşunu, uzanışını, uyuyuşunu seyreden biri olmak istedim. Neden her anında yanında değildim ki? Hayatın bana torpil geçmeyeceğini bildiğime göre ona gidemezdim. Onun yanında kendimi koy verdiğimden hemen bir sorun olduğunu anlayacaktı.
Sokaklarda boş boş gezerken nereye gidebileceğimi düşündüm fakat gidebilecek hiçbir yer yoktu. Evin ve benim birkaç ihtiyacım vardı, onları alabilirdim fakat ailem hala para yatırmadığından elimdekini de harcamak istemiyordum. Ve o anda tek taşla iki kuş vurabileceğim aklıma geldi.
Çalışabilirdim hem de Açelya'nın yanında. Bundan hiç hoşnut kalmayacaktı fakat işten de çıkamazdı. Geriye kalan tek sorun beni işe alacak bir patron bulmaktı. Açelya'nın çalıştığı bara giderken kendimi müdürle konuşmak üzere yollanmış bir öğrenci gibi hissettim.
Havanın kararmasına bir iki saat vardı ve barlar şu anda açık bile değil diye düşünürken şansım yaver gitti ve içeri girdim. Utanmaz arlanmaz bir kız gibi bu konuya lap diye nasıl dalacağımı düşünürken benimle ilgilenmeye gelen barmenin dövmeci çocuk olduğunu fark etmemle sevindim. Onun karşısında çizdiğim imaj hiç umurumda değildi.
Kedi gözlü oğlanımız ve kolları dövmeyle kaplı kolları bana hizmet etmek için hazırdı. Adını bile bilmediğim birisi bana dövme yapmıştı ve şu anda gerek duymasam adını bile sormayacaktım.
"Adın nedir?"
"Bu işlerde çok kötüsün," dedi bana bir bira açarken.
"Sana söyledim ya sevgilim var," dedim.
"Ve benimde onu sinirlendirmeye hiç niyetim yok," dediğinde gülmemek için kendimi tuttum.
"O zaman beni işe al," değimde kalakaldı. Omzundaki havluyu attı.
"Tam bir baş belasısın."
"Tatlı olanlarından," dedim sevimli olmaya çabalarken lakin ben bir Kiraz değildim.
"Sana bedava dövme yaptım artık peşimi bırak," dedi.
"Eğer beni işe almazsan sana sakız gibi yapışırım."
"Bu dediğin mümkün değil," dediğinde dudaklarımı büktüm.
"Neden?"
"İşveren ben değilim çünkü," dediğinde suratımı asıp bana yardımcı olmayacağını anladım. O zaman bende bir sakız olurdum. Büyük uğraşlar sonunda mekân çok yoğunken garson olarak işe alınmıştım.
"Beni eğitecek misin?"
Kedi gözlü oğlanımız dizdiği içkileri bana bıraktığında peşinden gittim. "İçki dizmenin eğitilecek bir şeyi yok ki,"diye sızlandım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Cennet
Genç Kız EdebiyatıOnlar, unutulmuş şehrin,unutulmuş çocuklarıydı. Kara Cennet'in gölgesinde büyüyen yaban çiçekleriydi. Yalnız, bencil ve kötüydüler. Onlar, polislerin korkulu rüyalarıydı. Ve hepsinin sahip olduğu korkunç bir sır vardı.Aralarına yeni katılan Çağr...