~53~

246 22 2
                                    

Dostoyevski, şeytanın insanın kendisinden yola çıkarak yarattığına dair çok güzel bir sözü var. Ne zaman aklıma gelse Göksu'yu düşünür dururum. Bir insan bu kadar fazla nefretle dolu olamazdı. Nefretin insanı tüketen bir duyguydu fakat Göksu yıllara meydan okur gibiydi.

Göksu'yu zihnimde ikinci plana atarak telefonuma baktım. Kimsenin bana mesaj atmadığına bozularak basit giysiler giyip kendimi sokağa attım. Boynumdaki dövme silindiği için gidip hakiki bir dövme yapmak istiyordum. Bileğime bir hilal dövmesi hayalimde güzel duruyordu. Farah'ın tavsiyeleri sayesinde benden kimlik sormayacak bir yer bulmuştum ve küstah çocukla uğraşmak zorunda kalmayacaktım.

Dövmemi yapacak olan kız kızıl saçlı ve küpelerle doluydu. Birisinin ona lenslerinin de korkunç durduğunu söylemesi gerekiyordu fakat bu ben olmayacaktım. Kız hilal dövmemi yapmaya başladığında ötekiler gibi sızlanmadığım için şaşırmıştı fakat ben dövmemle ilgileniyordum. Ateş'in kızabileceği aklıma geldi ama bir kız yapmıştı.

 Ateş'in kızabileceği aklıma geldi ama bir kız yapmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kiraz'ın evine geldiğimde onu bahçede buldum. Bisiklet sürecektik ama onun kadar ciddiye almadığım için hangimizin sorunlu olduğunu anlayamadım. Profesyonel gibi giyinmişti yinede onu yenebilirdim. Gözlerimi ondan alamazken konuşmaya başladı.

"Nesine?"

"Yarışacak mıyız?"

"Başka türlü binmem," dediğinde onun ne kadar üşengeç olduğunu kendime hatırlattım.

"Kaybeden denize kıyafetleriyle girer," dedim kendimi ortaya koyarak.

"Bu biraz fazla değil mi?"

"Kaybedeceğini bildiğin bir yarışa girmek nasıl bir duygu Kiraz?"

"Sinir bozucu," dedi kısık sesle fakat onu duymuştum. Kiraz bisikletini bahçeden çıkartmadan kanıma dokunan bu cümlesini anlamalıydım.

"Benim hakkımda ne düşünüyorsun Kiraz? Gerçekleri söyle," dedim ama hiç oralı olmadı.

"Hayatta söylemem."

"Son yirmi saniye içinde söyleyeceklerini unutacağım," diye ona bir güvence verdim.

Kiraz bisikletini yaslandı. "Sinir bozucu, emredici, bencil, kendini beğenmiş, ukala..."

"Ne?"

"Lafımı kesme! Hepsini yirmi saniyeye sığdırmaya çabalıyorum," dediğinde gerçekten bu kadar kötü birisi olup olmadığımı düşünmeye başladım.

"Umarım bu yarışı kaybedersin," dedim kendi bisikletimi alarak.

"Hani dediklerimi unutacaktın?" Ne kadar cırlak bir sesi olduğunu unutmuştum.

"Duydum bir kere!"

"Ruh sağlımı bozan okul filan değil, sensin," dedi ve kendi kendine bana kızmaya devam etti.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin