~7~

4.5K 244 32
                                    

Hissetmemek tıpkı renk körlüğü gibiydi. Yeşil ve kırmızıyı ayırt edemeyen renk körleri gibiydim. Ben renkleri değil sıcak ve soğuğu ayırt edemiyordum. Aslında hissetmiyordum.

Küçükken sürekli parmaklarımı ısırırdım. Ortaya oldukça kötü bir görüntü çıkardı. O görüntüyü kapatmak için ise yazın ortasında eldiven giyerdim.

Eski anıları hatırlamak bana iyi gelmemişti. Bu yüzden lavaboya geçtim. Her gün kendime aynı soruyu sormakta yorulmuştum.

Sorunum ne benim?

Neden canım yanmıyor? Neden? Ellerimi lavaboya koyarak derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım. Kendime eziyet etmekten başka bir şey yapmıyordum.

Unutma Çağrı,sen okula gittiğinde ilk gördüğün şeye kendini adayarak dikkatini dağıtacaktın. Şimdi sakin ol ve dişlerini fırçala. Normal olmak iyi değildir.

Kahverengi dolap kapağını açarak diş fırçamı aldım. Suyu açarak dişlerimi fırçalamaya başladım. Sinirlerimi kontrol etmeye çalışırken çoğunlukla kendime zarar verirdim. Hissetmediğim işin ciddiyetine varmazdım.

Lavaboya doğru tükürdüm. Tükürüğümdeki kırmızı sıvıya göz devirdim. Fazla sert fırçalamış olmalıydım. Ağzımı çalkalayarak kanayan yeri tespit etmeye çalıştım. Kahrolsun! Ellerimle lavoya bir kez daha vurdum. Kendime zarar vermekten başka bir şey yapmıyordum.

Yürümeliydim yoksa sakinleşemeyecektim. Hızlı adımlarla evden çıktım. Üzerimde lacivert bir pantolon ve üzerinde seksen altı yazan bir tişört ileydim. Yüzüme vuran yel ile sakinleşiyordum. Düşünmek bana iyi gelmiyordu. Yalnız kalmak kendime zarar vermeme neden oluyordu. Acıyı hissetmem ise ağır ve kalıcı hasarlara sebep oluyordu.

Ayaklarım beni Kiraz'in evine getirmişti. Kiraz'ı oldukça dışlamıştım. Aslında kuzenim hariç hiç arkadaşım olmamıştı. Kiraz ilk sayılırdı. Kiraz beni umursuyor ve arkamı kollamaya çalışıyordu. Arkadaş kelimesi de bu anlama gelmiyor muydu?

Mavi villanın önünde durdum. Bahçeleri benim evime oranla oldukça küçük sayılırdı. Bakım konusuna gelirsek onların bahçesi bize fark atardı. Her rengin bulunabileceği çiçekli bahçede ilerledim. Zile basıp beklemeye başladım.

Kapıyı orta yaşlı bir hizmetli açtı. Dudağının yakınlarındaki beni onu eski Türk filmlerinden fırlamış gibi gösteriyordu. Beni içeri aldı. "Kiraz Hanım'a haber vereyim."

Hemen onu durdurdum."Buna hiç gerek yok."

Yardımcıyı kendi işine gönderdikten sonra kafamda oluşan düşüncelere yer açtım. Yardımcı daha önce beni görmüş gibiydi. Hiç yadırgamamıştı. Kiraz ona benden bahsetmiş olabilir miydi? Kiraz bu her şey beklenir.

Merdivenlerden üst kata çıkarken kaybolmuş gibiydim. Kulağıma alan klasik müzik ile o yöne doğru ilerledim. Ev bir müzeye benziyordu. Pas rengine benzer ıvır zıvır ile doluydu.

Yurt dışından geldiği belli olan hediyelik eşyalar vardı. Birde gözlerimi alamadığım tablolar vardı.

Müziğin kaynağını bulduğum odanın kapısı hafif açıktı. Oda aynalar ile doluydu. Odanın ortasında Kiraz vardı. Tıpkı bir balerin gibi giyinmişti. Balerinlerin garip bir giyinişleri vardı. Ama bu giyiniş tarzı hoşuma gidiyordu.

Kiraz'ın bale yaptığını bilmiyordum. Bale yapmak için biraz tombuldu. Ama oldukça esnekti. Bacağını yüz seksen derece açabiliyordu.

Müziğin hızlanması ile Kiraz'ın adımları da hızlanmıştı. Yaptığı dönüşler sırasında beni fark etti. Önce biraz şaşırdı daha sonra müziği durdu. Havluyla ensesini sildi. Bu zaman zarfında bende içeri girmiştim.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin