~10~

3.7K 218 14
                                    

Su damlacığı lavaboya düştü. Kendimi deli gibi hissediyordum. Annem ve babam hala eve dönmemişlerdi. Karnıma doğru çektiğim ayaklarımı uzattım. Giydiğim tek renk pijama hala üzerimde idi. Boş hissediyordum. Amaçsız hissediyordum. Zaten hayattan tat almıyordum. Ve şimdi de başıma yeni işler açılmaya başlamıştı.

Hayatım boyunca hep mantıklı olmuştum. Farah ve diğer kuzenlerim evcilik gibi saçma oyunlar oynarken ben yapboz yapardım. Okumayı gereğinden erken öğrendiğim için sürekli pratikler yapardım. Mantıklı olmanın kötü yanı da buyduya geçmişe baktığımda beni gülümseten hiç bir anım yoktu. Saçmaladığım hiç bir zaman yoktu.

Bir su damlası daha yere düştü. Oturduğum sandalyeden kalktım. Yarı açık bırakılmış musluğu kapattım. Mutfaktan çıkarak kendime odama doğru süzüldüm. Lanet okulum için üzerimi değiştirdim. İsteseydim on dört yaşımdayken mezun alacağım şu lanet liseye şimdi devamsızlıktan kalmamak için zorunlu bir şekilde gidiyordum.

Üzerimi hızlıca değiştirdim. Ne giydiğime özen dahi göstermeden evden çıktım.

Okulda her şey eskisi gibiydi. Yani diğer okullardan farklı olan her şey eskisi gibiydi. Aksine buna uyum sağlamıyorum. Sadece göz yumuyordum.

Bizim sınıfta ki tanıdık simaları gördüm. Farklı yerlerde sürtüyorlardı. Bu  da ders boş demek oluyordu. Adımlarımı neredeyse okuldan daha büyük olan kantine yönlendirdim.

Kantindeki öğrenci sayısı derse giren öğrenci sayısının üç katıydı. Boş bulduğum ilk masaya kuruldum. Cebimden telefonumu çıkardım. Dışarıdan görenler beni telefonla oynuyor gibi görmeliydi. Oysaki boş boş ekrana bakıyordum.

"Boş mu?",dedi. Sesi tanıdık değildi. Kafamı kaldırdığımda Noyan'ı gördüm. Cevap vermeme fırsat vermeden oturdu. Elinde ki kahvelerden birini bana uzattı. Bunun karşılığında zar zor gülümseye bildim. Aynı zamanda telefonumu kapattım.

"Alışabildin mi? Genellikle zorlanırlar." Sesi konuşmaya can atıyor gibiydi. Ama bundan fazla hoşlanmamıştım. Alışmak? Bu yanlış bir kelime seçimiydi. Ben buradan sıkılmıştım bile.

"Evet.",diyebildim. Kelimeler boğazımda tıkalı kalıyordu. Sandalyemi geriye atarak kalktım. "Gitsem iyi olacak. Kahve için teşekkürler."

Kalkmama tepki göstermemişti. Pek de umurunda olmamıştı. Diğer herkes gibi umurunda olmamıştı. Aşırı derece belli olan köprücük kemikleri vardı. Buda onu arzulanan biri haline getiriyordu.

Kantinden çıktığımda Açelya ile karşılaştım. Bana imalı bir şekilde bakıyordu. Derin bir nefes alıp olası tartışmaya hazırlandım.

"Piyonlarından vazgeçmelisin."

Yapmacık bir gülümseme ile Açelya'ya döndüm. Açelya benim için bir tehlike değildi. Sadece beni yönlendirmeye çalışması sıkıcıydı.

"Kast ettiğin kişi Kiraz ise o benim piyonum değil vezirim."

Kaşlarını kaldırarak bana baktı. Buna şaşırmıştı."Şah sensin ve vezirini yönlendirmeyi öğrenmelisin",dedi. Veziri vurgulamıştı. Boş bir şekilde ona baktım. Buna sinir olmuşa benziyordu. "Unutma Çağrı oyun her zaman beyaz taş ile başlar. Siyah taşlar ise oyunu devam ettirir."

"Ben beyaz değilim",dedim büyük bir hışımla. Bana bakıp gülümsedi."İstesen de olamazsın. Sen beyaz değilsin veya siyah. Aksine ikisinin karışımı olan gri de değilsin. Sen lacivertsin. Siyah olmak için tek bir tona ihtiyacın var. Tek bir bağlantın onu kopartmalısın. Onu kopardığın zaman bizim gibi olabileceksin."

Açelya'dan konuşmasına devam etmesini istiyordum. Ama çoktan yanımdan ayrılmıştı. Ve ben o bağın ne olduğunu bulmak için düşünmeye başlamıştım.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin