~45~

381 36 3
                                    

Mevsimler ne çabuk değişiyordu? Daha dün yaz mevsiminin gelmesi için gün sayıyor gibiydim. Yinede hayattan tat alamıyordum. Bir insan hayata bir sıfır yenik başlarken şimdide kendimi etkisiz eleman gibi hissediyordum. Keşke Vivaldi'nin dört mevsiminde çalan bir nota olsam. Klasik müzik dinlemeye o kadar ihtiyacım vardı ki ama Ateş bana piyano çalamazdı. Gerçi onu uyurken izlemek bile rahatlatıcıydı.

Bu sevgiye doyamayacak galiba kalbim. Ağzının kıvrımına, yanaklarına düşen kirpiklerine, onu sürekli kitap kahramanlarına benzetmem normal miydi? Belki de çok tehlikeli bir iş yapıyordum. Onu seviyordum. Dün çıkıp gelmeseydi ne halde olurdum? Kiraz ne haldeydi? Kafama dank etmesiyle birlikte yataktan çıktım ama Ateş'i uyandırmıştım.

Gözlerini ovuştururken oldukça tatlı görünüyordu. Kaslarına bakıp kendimi kaptırmamak için banyoya gittim. Geri döndüğümde hala bıraktığım yerdeydi. Kesinlikle sabah insanı değildi. Onu bu şekilde izlerken anladığım bir şey vardı. Ne ben Maria Puder'im ne de o bir kitap kahramanıydı.

Ateş sonunda kendine geldiğinde bana bakabildi. Lakin yüzündeki bu gülümseme utanmama sebep oluyordu. "Ne var?" Bu kadar kaba olmak zorunda değildim lakin zihnimin kendini kurtarma çabalarıydı bunlar.

"Her sabah seni görmek istiyorum," dediğinde kızarmaktan başka bir şey yapamadım. Bunlara alışmış olmam gerekiyordu fakat ben hala toydum.

"Git de duş al," dedim tüm romantikliği bozarak. O duş alırken odaya kahvaltı söyledim ve enerjimi topladım. Bu gün Kiraz'ı görmeye gitmem gerekiyordu.

Ateş'ten beni oraya götürmesini istedim. Yol boyunca pek fazla konuşmadık ama yine de ben Kiraz'ın evinin içine girene kadar gitmedi. Kiraz'ın söylediği gibi götümü kesiyor da olabilirdi fakat daha çok iyi olduğumdan emin olmak istiyordu.

Kiraz odasına gittiğimde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum fakat onu tatil için valiz toplarken görmek beni mutlu etti. Dün gece için ondan özür dilemem gerekiyordu fakat özür dilemek dünyada en çok zorlandığım konulardan biriydi. Ağzımı açamadan o konuştu.

"Açelya'nın boğazını sıkmak?"

"Birazcık kendimi kaybettim," dedim.

Bana doğru geldi ve sarıldı. Bunlara hiç alışık değildim. Tuhaf aynı zamanda kendimi iyi hissettiriyordu. "Sen sahip olduğum en iyi arkadaşsın," dedi ve benden ayrıldı.

"Tatil de bana yer var mı?"

Bunu kendimden beklemezken onunda beklemediğini fark ettim. Ben tatil insanı değildim. Bronzlaşmazdım, denize gitmezdim. Sadece evde otururdum. Sosyalleşmek benim için fazla hızlı oluyordu.

"Tabii," diyebildi. Sonrasında bana da bir bilet aldık. Kiraz bana çevrimiçi işlemler hakkında bilgi verip duruyordu. Ona göre doksanlı yıllarda yaşıyormuş gibi hissediyordum kendimi.

Sonrasında Kiraz'ın bavulunu doldurmaya devam ettik. "Kısa bir tatil için bu kadar mayoya gerek var mı?"

"Hangisini giymek isteyeceğimi bilmiyorum. Belki de temama uymaz?"

"Ne teması?"

"Instagram?"

"Hayır, beni bulaştırma." Kiraz'ın nutuklarına daha fazla dayanamayacaktım. "Bikini almayacak mısın?"

"Oradan bakınca fit mi görünüyorum?"

"Ne alaka?"

"Anladım. Tüm insanlara rezil olmamı istiyorsun."

"Tamam, sustum." Normalde olsa hemen onun tartışırdım fakat bu sefer biraz mahcup davranmalıydım. Kiraz valizini kapatırken onunla biraz dalga geçmeye başladım.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin