~42~

390 28 10
                                    

Saklı renkleri var bu yaşamın, yeni günleri beliriyor takvimin dışında. Kim inanırdı ki benim birini seveceğime, onu gördüğümde kızaracağıma, adını duyduğumda göğsümün sıkışacağına? Eskiden birisi bana sırılsıklam âşık olacaksın dese asla inanmaz hatta onu terslerdim ama gel görün ki şimdi iliklerime kadar aşığım. Vıcık vıcık bulduğum o aşk hikâyesindeki başkahramanım.

Onu düşünürken içim geçiyordu, severken de ömrün geçsin istiyorum. Sabah uyandığımda aklımda ilk onun ismi, gece yattığım en son onun ismini zikrediyordum. Bazen birdenbire onu hatırlıyordum. Baktığım her yerde o var gibiydi. Başkası onun ismine sahip olamazmış gibi adını sahiplenmiştim.

Bir kelebek gibiyim.
Kanatlarım kopmuş, ölüm renginde.
Eski inceliğimden eser yok.

Eski bir inanışa göre geceleri uykusuz kalmamızın bir sebebi başkalarının rüyasında bizi görmesiymiş. Saat gecenin üçüne geliyordu ve ben yatakta hala dönüyordum. Umarım uyuyamamamın sebebi Ateş idi. Bu fikre kapılmamla birlikte kızarmam bir oldu. Onun açık saçık bir rüyasında olmak istemiyorum. Belki de masum bir rüyaydı. Bu inanış doğruysa Ateş'in rüyasında olmak isterdim. Duygularımızı rüyalarımızda daha rahat ifade ederdik sonuçta.

Ateş ile görüşmeyeli belki birkaç saat olmuştu ama yinede onu özlüyordum. Ne yaptığını merak ediyor ve kendi kendime kıskançlık krizine giriyordum. Kıskançlık birazda güvensizlikten olurdu. Ateş'e güveniyordum ama güvenim yüzde yüz değildi. Sebebi ise hakkında duyduklarımdı, kendime kızıyorum fakat engel olamıyorum.

Belki de beni rüyasında gören o bile değildi. Bu saatte uyumak ona göre değildi. Göksu olabilir miydi? Ya da onun tayfasından biri? Ateş'in olma ihtimalinden daha fazlaydı onların olma ihtimali. Onları kenara sıkıştırdığımı kâbuslarında görmek isterdim. Korku dolu yüzlerini ve yalvarmalarını, daha önce hiç bu kadar tatmin edici duygular hissetmemiştim.

Tam tersi benim sonumun geldiği, onlar için tozpembe sayılan rüyalarda görebilirlerdi. Gizliden gizliye düşmandık, iki taraf da bunun farkındaydı. Strateji hep sevmişimdir ama onları anlayamıyorum. Herkes hata yapardı ama onlar kötüydü. Elde ettikleri güç mü onları bu kadar değiştirmişti? Yoksa güç için mi evrimleşmişlerdi? Sonradan gelen kız olarak bunu asla bilemeyeceğim sanırım.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle suratımı buruşturdum. Bu saate bana ancak Feryat mesaj atardı ve kesin kötü bir durumdaydı. Telefonu elime alırken sevgili meselesi olmaması için dua ediyordum. Ekranda Ateş'in ismini görmemle birlikte gözlerimi ovuşturdum. Aşktan saçmalıyordum galiba. Hemen mesajı açtım.

Yarın ne yapıyorsun?

Alt dudağımı dişledim ve hemen cevap verdim.

Kirazla buluşmam gerek.

Hımmm

Mesajın devamını bekledim ama yoktu. Kirazla buluşmazsam beni lime lime ederdi. Kalbim ise Ateş ile gitmek istiyordu.

Sen ne düşünmüştün?

Hiçbir şey.

Gözlerimi devirdim. Ve onun gibi cevap verdim.

Hımmm.

Nereye gidiyorsunuz?

Bilmiyorum, bana söylemedi.

Ateş'i parmağımda oynatmaktan zevk alıyordum. Düzgün giyinmemi tembihleyecekti ama konu oraya gelemiyordu. Merak etmesin bacaklarım yanık olduğundan gayet normal giyinecektim.

Merak etme, seni kızdıracak bir şey giymem.

Umarım.

Tek kelimeyle verdiği cevap beni biraz ürkütmedi değil. Sinirli olabilirdi fakat giyinmeme karışmasına izin veremezdim. Buna hakkı yoktu. Tamam, kabul ediyorum onun gülmesini yasaklıyordum fakat onun dediklerini dinlemiyordum.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin