~17~

2.8K 162 27
                                    

Kendi çapımda bir tanıtım videosu hazırladım ve medyaya yükledim. Umarım göz atarsınız.

Üzerinde maymun resmi  bulunan tişörtü giydim. Altına içinde rahat ettiğim siyah şortumu giydim. Saçlarımı havluya sararak odama geçtim. Duş sinirlerimi gevşetmişti. Aynı zamanda tenimi buruş buruş yapmıştı. 

"Kadın adamın boynundan öpüp 'Evim burası.', dedi. Adam kadının narin ellerini kalbine götürüp 'Senin evin burası',dedi." 

Ateş, kitabı aldığı yere koydu. Pencere kenarından kalktı. Yarım ağızla gülümsedi.

"Güzel bir kitaba benziyor."

Saçlarımda ki havluyu aldım. Kaşlarımı çatıp, kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Güzel bir romandır. Ve sen benim odama nasıl girdin?"

Ateş, en masum suratlarından birini takındı. Bundan etkileneceğimi sanıyorsa yanılıyordu. Baş parmağıyla pencereyi gösterdi.

"Cam açıktı. Ne tesadüf değil mi?"

"Bahsettiğin şey kör talih olmasın? Ve açık bulduğun her pencereden içeri mi girersin?"

Derin bir nefes aldı. Muhtemelen ne söyleyeceğini toparlamaya çalışıyordu.

"Yapma, Çağrı. Şurada özür dilemeye çalışıyorum. Zorlaştırma." 

Ortamın gerildiği hissedebiliyorum. Yine de pencereme kadar tırmanmasını hiçbir şey açıklayamazdı. Ailemin odama girdiği yoktu ama ya girerlerse? Odamda bir erkek var. Bunu nasıl açıklayacağım. Aslında bu kadar sıkıntı yapmama gerek yok. Onlar asla benim odama girmezler.

Ateş, odamı keşfe çıkmış gibiydi. Meraklı bir o kadar da sıkıcı bakışlarla her detayı inceliyordu. Sonunda gramofonumun başında dikildi. İlgisini çekmişti. Allah aşkına birisi ona, buranın bana ait olduğu söyleyebilir mi?

Daha sonra kitaplığıma ilerledi. Bu hiç hoşuma gitmiyordu. Eşyalarıma dokunulmasından nefret ederdim. Ama sesimi çıkarmadım. Ateş bana döndüğünde sert ifademi bozmadım.

"Burası Las Vegas'mı?"

Elinde tuttuğu broşüre gözlerimi kısarak baktım. Onun benim kitaplığımda ne işi vardı?

"Sanırım."

Broşürü yerine koydu. "Günahlar şehri Las Vegas.''

Daha fazla dayanamadan hesap sorma kısmına geçtim. "Mahzen'de bir takım işlerin olduğunu sanıyordum."

Sırtı bana dönük bir şekilde cevap verdi. "Vardı. Bende hallettim",dedi kuru bir sesle. İşte bu Ateş'ten korkuyordum. Karanlık bir tarafı vardı. Ama bu konuyu üstü kapalı geçmemek konusunda kararlıyım.

"Mahzen'de ne yapıyorsunuz? İnsanların fişini falan mı çekiyorsunuz?"

"O iş Kara Cennet'te yapılır."

Şaşkınlıkla ona baktım. Öylesine ortaya attığım şey doğru çıkmıştı. Karanlık işlerle uğraşan birisi eksikti hayatımda, Oda oldu.

"Kara Cennet, Mahzen. Başka korkutucu ismi olan yerlerde var mı?"

"Ne isterdin? Dark Angel, Black Hole gibi isimler mi?", dedi. Sesi çok sakindi. Türkçe ve yabancı isimler konusunda bu kadar hassas olduğu bilmiyordum. Aslında hassas olunması gereken bir konuydu. Türkçe isimli bir mekan bulmak git gide zorlaşıyordu. Daha çok ilgi çeksin diye yabancı kelimeler kullanılıyordu.

"Lavaboyu kullanabilir miyim?"

Bir anda nabzım hızlandı. Ya yakalanırsa! Ama annemler alt kattaydı. Umarım yakalanmazdı. Bu iş tehlikeli bir hal almaya başladı. Lavabonun yerini tarif ettim.  Sessiz bir şekilde çıktı. Bende bu sırada saçlarımı kurulamaya başladım. Bir melodi duyuyordum ama tanıdık değildi. Saç kurutma makinesini kenara koyup pencerenin önündeki telefonu aldım. Arkasında yarısı ısırılmış bir elma vardı. Telefon markalarından pek anlamazdım ama bunun markasını anlamıştım. Iphone.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin