Çağrı'dan...
Sosyal medyanın Feryat'ın üzerinde büyük etkisi vardı. Bana yarım yamalak bir şeyler anlatmıştı. Tek anladığım ayrıldığı olmuştu. Bunu da sosyal medya üzerinden almıştı. Tüm gün boyunca yatağının içinde kalmış, hayatının geri kalan kısmını da burada geçireceğine dair bir şeyler mırıldanmıştı.
Sen Ona Aşıksın adlı şarkıyı defalarca dinlemiş ve yatağından çıkmamıştı. Onu neşelendirmek bana kalmıştı. Genelde o beni neşelendirmeye çalışırdı. Onun depresyon süresi boyunca o ne duymak istiyorsa onu söylemiştim. Evet, yalan söylemiştim. Ama Feryat'ı biraz da olsa gülümsetebilmeyi başarmıştım.
Gerçek acıların,duygusal acılar olduğunu çok iyi öğrenmişti, zavallıcık.
Üstelik bu hikayedeki en masum kişi oydu. İhaneti karşı taraf yapmıştı. Ama tüm sorunlar onu bulmuştu.
Ve sosyal medyadan hoşlanmamamın bir nedeni vardı. Tek bir gönderi ile Feryat ne hale gelmişti. Onun gibi bir sürü insan vardı. Bu yüzden hoşlanmıyorum.
Daha fazla olaylara vakıf kalmalıydım.
Ateş'e, onlara uğrayacağıma dair söz vermiştim. Onu görmek için sabırsızlanıyor olabilirim ama o evde Göksu da yaşıyordu. Onu görmek şu anda istediğim son şeydi.
Kafamda bir kez daha planı sıraladım. Feryat beni Ateş'in evine bırakacaktı. Ateş'e uğradıktan sonrada kendi evime gidecektim. Evet, en uygunu buydu.
"Ne okuyorsun?"
Feryat'ın aniden gelen sorularına alışmıştım. Aniden, beklemediğiniz bir anda konuyla ilgisi olmayan bir sürü soru sorma özelliğine sahipti.
"Aslına bakarsan okumuyorum. Sadece sayfalarına bakıyorum."
Kollarını göğüs hizasında birleştirdi. "Yaşına uygun kitaplar okumalısın."
Elimdeki kitabı aldı. Hızlı bir şekilde sayfalarını çevirdi. "Bunu okuyup ta anlaman mümkün değil. Bunun için yaşın fazla küçük değil mi senin?"
"Dostoyevski'den Suç ve Ceza'yı dördüncü sınıftayken okudum ben. Tartışmayalım istersen."
"Dördüncü sınıfta mı? Ben daha Harry Potter'ı okumadan mı?"
Feryat kalçasını abanoz olan çalışma masasına yasladı. Bende kitabın ön sayfalarına gelip fihristten kaldığım bölüm rakamını belleğime kazıdım.
"Seni çözdüm, Çağrı. Yarın için endişelenmek varken neden bugünü yaşayayım diyorsun."
Elimdeki ciltli kitabı yerde bulunan koyu renkli çantamın içine yerleştirdim. Feryat'a döndüm.
"Burada uzun cümleler kurup, laf sokmak benim işim."
"Dedi beyaz pastel boyadan daha gereksiz olan kız. Kızım, sen sadece kütüphaneden kitap almak için insanlarla iletişime geçerdin. Şimdi benimle uğraşma."
Gözlerimi devirdim. "İnan bana Feryat seninle uğraşmıyorum. Uğraşsam neler olacağını benden daha iyi biliyorsun. İntikam almam ama ödeşmek adettendir."
Feryat'ın gardırobuna ilerledim. Kendime çeki düzen vermenin sırası gelmişti. Dolabı açtım ve içindekilere göz atmaya başladım. En üst rafta çeşitli modellerde şapkalar vardı. Feryat'ın şapka merağına bir anlam veremiyorum. Kendi tarzımda bir şeyler aramaya başladım.
"Bir yere mi gidiyorsun?" Dedi.
"Evet."
Daha çok meraklanmıştı. Hemen arkamda belirdi. "Elindekilere bakılırsa özel biri."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Cennet
Literatura KobiecaOnlar, unutulmuş şehrin,unutulmuş çocuklarıydı. Kara Cennet'in gölgesinde büyüyen yaban çiçekleriydi. Yalnız, bencil ve kötüydüler. Onlar, polislerin korkulu rüyalarıydı. Ve hepsinin sahip olduğu korkunç bir sır vardı.Aralarına yeni katılan Çağr...