Tam bir haftadır konuşmadık. Neredeyse kavga ile bitecek olan son görüşmemizden sonra konuşmadık. Sorun ben değildim. Belki de sadece benimle konuşmak istemiyordu. Yine de pencereme tırmanır, bir şekilde gelir sanıyordum. Gelmedi. Ne ben aradım nede o. Gözüm telefonda kalmadı değil. Son kez telefonu kontrol edip kitap okumaya devam ettim.
Yeniden, bir kere daha uzun kış uykusundan vahşi türünü dürtükleyerek uyandırdı.
Kitap okuma zevkimin içine ettiğin için teşekkür ederim Feryat. Kitabı oturduğum yere bırakarak Feryat'ı içeri aldım.
Siyah askılı bir şort giyiyordu. Kafasında da bir şapka vardı. Şapkalar ne kadar moda veya güzel olsalar da kullanmayı sevmiyorum.
Odanın içinde deli gibi dolaşırken kitabıma kaldığım yerimden devam etmeye çalıştım. Daha ilk cümleyi okumaya başlamıştım ki Feryat yine beni rahat bırakmadı.
"Demek son hafta! Seneye son sınıf oluyorsun yani?"
Sabırla kitaptan başımı kaldırdım. Feryat kısacık saçlarını kulağının arkasına tıkıştırıyor, aceleci konuşuyor ve tırnaklarını yiyordu. Yani gergindi.
"Seneye değil. Bir kaç ay sonra."
Bana sorular yöneltiyordu ama cevaplarımı dinlemiyordu. Harika. Kitabı kenara bıraktım ve ona döndüm.
"Neden gerginsin?"
Anında tırnaklarını yemeyi bıraktı. "Kim gergin? Ben gergin filan değilim."
Önce gözlerimi devirdim daha sonra kaşlarımı çattım. Bacak bacak üstüne attım. "Feryat, Allah'ın her lanet gününü seninle geçirdim. Seni annenden bile daha iyi tanıyorum."
Feryat gözlerini kaçırdı. Yatağa oturdu. Gerçekten bu kadar uzun süre bekleyemem!
"Feryat, sen gergin olduğun zaman kapı kollarıyla sorun yaşarsın. Yani kapıları açamazsın. Ve şu anda oldukça gerginsin."
Dikkatini toplayıp bana döndü. "Aldatıldığımı düşünüyorum."
"Hiç kanıtın var mı?"
"Cinayet demiyorum! Sadece aldatıldığımdan şüpheleniyorum."
"Sor."
"Sorayım mı?"
"Sana burada entrikanın kitabını yazabilirim Feryat. Ama ona sorman en doğru karar."
"Emin misin?"
"Evet. Eğer aldatıyorsa; bunu fark ettiğin için seni hafife aldığını düşünür. Aldatmıyorsa onu kıskandığı düşünecektir. Ve bana inan; erkler kıskanılmaktan hoşlanır. "
"Ya hoşlanmazsa?
"Fazla düşünmek sana yaramıyor. Abartmadan kıskan. Hoşuna gidecektir."
Feryat'ın dağınık odasında çantamı arayıp buldum. Dağınık birisinin bu kadar beyaz mobilyaya sahip olması olur şey değildi.
Bu geceliğine Feryat'ın evinde kalmıştım. Bana daha iyi hissettirir sanıyordum ama daha kötü olmuştum. Feryat'ın çenesi durmak bilmiyordu. Beni okula bırakacağına söz vermişti. Onun arabasıyla gitmek istemesem de bu ormandan çıkış yolunu o biliyordu.
Kapı kolunu açmak yerine döven Feryat'ı durdurdum. Yavaşça kapıyı açıp onu odadan çıkardım. Hala gergindi. Umarım arabayı bir yere çarpmazdı.
Evden çıktık. Feryat son sürat yeni arabasına ilerlerken son kez eve baktım. Yoldan içer de, ağaçların arasına gizlenmiş; ancak dört bir yanını dolanan geniş verandanın, sık dallar arasından leke leke göründüğü bir evdi bu. Geniş çimenlikler arasından ve uzun kavak ağaçlarının birbirine dolanmış dalları altına yılan gibi kıvrılan tek şeritli bir yol vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Cennet
ChickLitOnlar, unutulmuş şehrin,unutulmuş çocuklarıydı. Kara Cennet'in gölgesinde büyüyen yaban çiçekleriydi. Yalnız, bencil ve kötüydüler. Onlar, polislerin korkulu rüyalarıydı. Ve hepsinin sahip olduğu korkunç bir sır vardı.Aralarına yeni katılan Çağr...