Dükkanın dar koridorunun sonunda soluk mavi bir kapı vardı. Kapı, dış dünyaya açılan bir geçit gibiydi bakılınca.
Bir terzi mekanına göre oldukça loştu. Buraya birazcık ışık veren mumlardı. Daha ilk adımı atar atmaz büyülenmiştim. Mistik bir kokusu vardı. Ahşap döşemeden sayılırdı tüm eşyalar. İlk bakışta anlayabiliyordum ne kadar eski olduklarını. Eski olmaları kalitesiz oldukları anlamına gelmiyordu. Oldukça sağlam olduklarını seçebiliyorum.
Gözlerim pervasızca etrafta dolanmaya devam ediyordu. Gözüm amansızca örümcek ağları arayıp durdu ama burası oldukça temizdi.
Burayı tek kelimeye sığdırmak istesem kesinlikle tuhaf oldurdu. Yürüdüğümde zemin neredeyse çığlık atıyordu. Burasının yıllarca nasıl ayakta kaldığını aklım almıyor.
Üzerimde korkuyla dolanan bir çift iri kahverengi gözle baş başa kaldım. Aynanın karşısında Göksu'nun verdiği balo için diktirdiğim elbisenin son provasına gelmiştim. Kadına elbiseyi hafta sonuna kadar yetiştirmesi için neredeyse emir vermiştim. Bu yüzden de kadıncağızın eli ayağına dolanmıştı.
Tahminlerime göre elindeki iğneyi üzerime batırmıştı. Feryat'ın iğneyle olan maceraları aklıma gelince kadınında neden terlediğini daha iyi anladım. Feryat gibi ortalığı birbirine vermemi bekliyordu ya da onu rencide etmemi.
Yavaşça gözlerimi ondan ayırdım. Bu, ona işine devam et mesajdı. Bu elbiseyi kesinlikle hafta sonuna yetiştirmesi gerekiyordu. Göksu'nun karın ağrısını öğrenmek için şık olmak gerekiyordu. Aynaya düşen görüntüme bakınca kendimden emin olamıyorum. Bu kadar kaba olmak istemiyorum ama ancak bu şekilde insanları kendimden uzak tutabiliyorum.
Bulduğum terzi orta yaşlı ve kocaman kahverengi gözleri vardı. Dışarıdan pasaklı izlenimi verse de oldukça yetenekli sayılırdı.
Kâküllerimin altında duran mavi gözlerime baktım. Aynada kendimi izlemeyi sevmesem de katlanmaya çabaladım. Ellerimi belime koyup nasıl durduğunu anlamaya çabaladım. Belinin biraz daha daraltılması gerekiyordu. Bu şekilde güzelliği ortaya çıkabilirdi.
"Bel kısmının biraz daha daraltılmasını istiyorum," dedim umursamazca.
Eskiden olsa bel kısmını biraz daha daraltabilir misiniz diye sorardım ama kötü kız olmak biraz da küçümseme gerektiriyordu. Küçümsemenin hiç de bu kadar iyi hissettireceğini bilemezdim. Bazen kendimi zengin bebeler gibi hissetmiyor değilim ama bu işler bu şekilde yürür.
"Tabii," dedi. Elindeki iğnelerle hala etek kısmında uğraşıyordu. Bu kadar yavaş olması neredeyse bir günümü çalmıştı. Umarım ki Göksu'nun verdiği balo buna değerdi.
Değmek zorunda...
Elbisenin yanında daha uğraşmam gereken birçok konu vardı. Maskeli baloydu bu yüzden elbiseyi tamamlayan bir maske bulmalıydım. Birde ayakkabı vardı. Kafes model ayakkabılarda gözüm kalmıştı ama elbiseye uymayacağından başka bir model seçmek durumunda kalmıştım.
Aynaya yansıması düşen iki peruğa takılı kaldım. Aklımda bir fikir parladı. Bu bir maskeli baloydu. Herkes maske takıp saklanacaktı. Ama yinede küçük bir tanınma olasılığı vardı. Bu yüzden siyah peruk işimi görürdü. Yüzümdeki sırıtışa engel olamadım. Bakalım Göksu beni siyah perukla tanıyabilecek miydi?
Göksu'nun odasında da birçok peruk vardı. O peruklar dekor için miydi yoksa onları kullanıyor muydu? İçimden bir ses bu sorunun cevabını öğreneceksin diyor.
Peruk ve maske almayı kafama not ettim. Prova biter bitmez almam gerekiyordu.
Kadına biraz daha baskı yapmak istesem de yeterince çabalıyor gibiydi. Çirkefleşmeye gerek yoktu. Elbisenin güzel olması gerekiyordu ve de baloya yetişmeliydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Cennet
ChickLitOnlar, unutulmuş şehrin,unutulmuş çocuklarıydı. Kara Cennet'in gölgesinde büyüyen yaban çiçekleriydi. Yalnız, bencil ve kötüydüler. Onlar, polislerin korkulu rüyalarıydı. Ve hepsinin sahip olduğu korkunç bir sır vardı.Aralarına yeni katılan Çağr...