~32~

1.1K 51 7
                                    

Çağrı'dan...  

Tam iki haftadır yoktu. On dört gün boyunca hiç haber alamamıştım. Bana da haber yollamamıştı. Her yerde onu aradım. Bulunmak istemiyor olmalıydı ki bulamadım. 

Başta üniversite için ortadan kaybolduğunu düşündüm ama bu konuyu benden saklamazdı. Bana anlatmıştı. Başka bir şey vardı. Ne olduğunu bilmiyorum ama yüreğim hiç de huzurlu değil.

Sanki kötü şeyler olacak. 

Saçlarımı geriye attım pencereden içeri süzülen güneşe tatsız bir bakış attım. Benim için o kadar parlak bir gün değildi. Çarşafı üzerimden atmak istemesem de bunu yapmam gerekiyordu.

Yine Ateş'i arayacağım. Çarem o kadar tükenmiştik ki en sonunda kendimi çarşıya attım. Ateş'in olabileceği en son yerdi ama çaresizdim. Çarşıyı karış karış gezip onu aradım ama yoktu.

Bu gece de fazla uyuyamamıştım. Aynaya bakmama gerek yoktu. Yüzümdeki gölgeleri iki hafta boyunca seyretmiştim zaten. Ateş olmadan berbat bir haldeydim. Bu yüzden onu bulmam gerek.

Ateş'in yokluğunda hiç keyfim yoktu. Bu yüzden Kiraz ve Feryat ile görüşmeyi sonuna kadar reddetmiştim. Göksu ve tayfası da ortalıkta yoktu. Olmamaları iyiydi. Onlarla uğraşacak durumda da değilim.

Ve Eda hala ölmedi. Yaşama dört elle sarılmıştı ama fazla yaşamazdı.

Saçlarımı özensiz bir şekilde topladım ve yüzümdeki gölgeleri saklamak için makyaj yapmaya başladım. Hafif veya ağır bir makyaj değildi. Sadece beni kamufle ediyordu.

Elimdeki rimeli şifonyere bırakıp aynada kendime baktım. Herkesi kandırabilecek kadar iyi duruyorum. Hemen kendime birkaç giysi çıkardım. Siyah, diz kesimlerinde yırtıkları olan yüksel bel bir pantolon ve üzerine gri bir kısa kol giydim. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Telefonumu ve çantamın içindeki cüzdandan biraz nakit para alarak cebime koydum.

Saçlarımı omuzlarıma saldım. Tarayarak vakit kaybetmek istemediğimden hemen alt kata indim. Kahvaltı etmek istemesem de gün boyu evde olmayacağım için ve yoldayken yemek yemeyi unutacağımı bildiğimden dolayı mutfağa gittim. Bir dilim ekmek kestim ve üzerine biraz reçel sürüp yemeye başladım. Evden çıkana kadar ekmeğimi bitirmiştim.

Kendimi yola attığımda nereye gideceğimi bilemedim.

Nereye gitmeliyim? 

Ateş beni bir kez otele getirmişti ama oraya zaten iki kez bakmıştım. Ateş'in olabileceği, insanlardan duyduğum her yere bakmıştım ama yoktu. İnsanlarında oldukça fikri vardı.

Onun neden böyle yaptığını bilmiyorum ama beni üzmekten daha başka şeyler de yapabilirdi. Bir an mutlu edip öteki an üzmesi dışında gayet de iyiydik.

Otobanda yürümeye başladım. Geçen her arabaya bakıp onun arabası mı diye kontrol ediyorum.

Onu çok özlemiştim.

Tenhalaşan yoldan sapıp ellerimi göğüs hizasında bağladım. Buraya daha önce bir kez daha gelmiştim ama sonuç sıfırdı. Onu aramaktan yorulmayacağım. Kendisi istediği gibi olmazdı. Tek kişi değildi, iki kişiydik ve lanet olsun ki tek ruh olmayı başaramayan bir çifttik.

Geçtiğim dükkan kepengini indirmişti. Ötekinin tabelasında da "kapalı" yazıyordu. Etrafta tek bir insan bile yoktu. 4. kez durup arakaya baktım. Belki arkamda kalmıştır da onu kaçırmışı diye.

Onu bulamayacağımı hissediyorum ama yola devam etmek de kararlıyım. Oturup, gelmesini bekleyemem.

Ortalık çok sessizdi. Rüzgar, bu şehre savurduğu kederden habersizdi. Yanından geçtiğim postanenin üzerinde Türk bayrağı aheste aheste dalgalanıyordu. Gökyüzü hala maviydi.

Kara CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin