Geçirdiğim berbat ötesi geceden sonra Ateş ile uzun bir süre görüşmemiştik. Aramızın limoni olduğunu hissedebiliyordum. Gerçi ben bile kendime kızıyordum. Kafamı sallayıp bu düşüncelerden kurtulduktan sonra kolumdaki morluk dikkatimi çekti. Hala izi duruyordu. İyi ki acildeyken uyanıp her şeyi mahvetmemiştim. Doktorun yazdığı reçetede de bünye güçlendirici haplar vardı ve benimde tam olarak bunlara ihtiyacım vardı.
Ateş ile meçhul olan geleceğimizi bir kenara bırakıp elime yeni bir kitap aldım. Ve Kiraz ile patlattığımız içkilerden birini yanıma aldım. Her sayfayı çevirdiğimde küçük bir yudum alıyordum. Kendimi bulduğumda ise kitabın nerede olduğunu bile bilmiyordum. Gri ve ruhsuz halimi dağıtmıştım, gürültülü bir müzikle kendimden geçiyordum.
Alt kattan biraz cips almak için merdivenleri kullandığımda birisinin alacaklılar gibi kapıyı çaldığını fark ettim. Çalkantılı bir deniz gibi kapıyı açtım ve Kiraz'ın çikolata gözlerine baktım.
"İçki fabrikası gibi kokuyorsun," dediğinde kapıyı bırakıp yarım kalan partime devam etmek için üst kata çıktım. Kiraz da peşimden geliyordu. Kendimi yatağa attım ve biraz cips yedim.
Kiraz müziğin sesini kıstığında ona ters ters baktım. "Aman Allah'ım Çağrı bu ne hal?"
"Eğleniyorum," dedim yatakta yuvarlanırken.
"Tek başına mı?" Bunu korkunç bir şey yapıyormuşum gibi sormuştu.
"Sen geldin," dedim ve ışığın daha parlak olduğunu fark ettim.
"Henüz içmek için fazla erken," diye sızlandı. "Neden içtin ki?"
"Biraz farklılık," dedim. Kiraz ilk defa zekice konuşuyordu.
"Peki, normalde ne yaparsın Çağrı?"
"Hiçbir şey," dediğimde bu sorunun canımı yaktığını fark ettim. "Sadece otururum ve varoluşsal sancılar çekerim."
"Zavallı şey," dedi ve kalan içkimden bir yudum aldı. Benden daha dayanıksız olduğundan hemen yamulmuştu.
Bu sefer müziği açan oydu. Beni kaldırıp bana seksi danslar yapanda. Gece yarısında uyanıp da birbirimize sarılmış bir şekilde uyandığımızı görünce kafayı iyi bulduğumuzu anlamıştım. Hatta öylesine eğleniyorduk ki Kiraz'ı bir evi aydınlatacak kadar süs lambası ile sarmıştım.
"Başım çatlıyor," dediğinde ondan kalır yanımın olmadığını fark ettim.
Birer birer duş aldık, kafamız güzelken duşa birlikte dalmamamız isabet olmuştu. Gerçi bir ara pizza söyleyip gelen motorcu çocuğu içeri almayı filan planlamıştık ama sızmış olmalıydık. Birilerini aramadığımdan emin olduğumda Kiraz duştan geldi.
"Hiçbir şey hatırlamıyorum ama çok eğlendiğim kesin," diyerek yanıma oturdu.
Bende eğlenmiştim ama gerçek hayata dönmek yine beni üzmüştü çünkü rüzgâra fısıldadığım her şey ters tepip birer birer suratıma vurulmuştu. Kimse ama hiç kimse benim canımı yakan konuları benden uzaklaştıramıyordu.
Kiraz'ı dürtüp etrafı topladık ve sonra birbirimize baktık. Saat sabaha yaklaşıyordu ve bizim hiç uykumuz yoktu. Kiraz başını kucağıma koyduğunda garipsesem de onu ret etmedim. Dünyada endişeleri olan sadece ben değildim.
"Festival nasıl geçti?"
"Normal," dediğinde bu konuyu daha fazla eşelemem gerektiğini fark ettim.
"Tuğrul da amma çekingenmiş," dediğimde iç çekti.
"Sorun onda değil ki."
"Anlat hadi," dedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Cennet
Literatura FemininaOnlar, unutulmuş şehrin,unutulmuş çocuklarıydı. Kara Cennet'in gölgesinde büyüyen yaban çiçekleriydi. Yalnız, bencil ve kötüydüler. Onlar, polislerin korkulu rüyalarıydı. Ve hepsinin sahip olduğu korkunç bir sır vardı.Aralarına yeni katılan Çağr...