29 |Torino|

15.2K 894 323
                                    

Merhabalar...

Bölümlere olan az ilginizden dolayı bölüm atmak istemiyordum ancak bu bölümde kıyıda köşede dursa vicdan azabından ölürdüm.

Ah benim kararsız kişiliğim. Her neyse zannımca iyi bir bölüm. Hem de Morgas efendiden 🖤

Bol oylu ve yorumlu bir bölüm olsun. Sevgiler saygılar. Keyifli okumalar ⏳

•••

Menşah Morgas
🌋

Yeryüzü günahın ve günahkârların şahidi.
Dokunduğum ten ahımın ağıtı.
Parmağıma dolanan lanetin pençesi.

İçime durmadan dolaşan azap, artık son anlarına dönüyordu. Beni her yerimden vuran sızı, kara gözleri olurken şimdi kana bulanmaya hazırlanıyordu.

Bir beden vardı kollarımın arasında, iki beden vardı arkamda yüzümü dönsem toprağın üzerine çarpacak kadar emin olurken, geri dönüp bakmadım.

Mevsim'in boynundan çektiği eliyle kan akmaya devam etti. Azar azardı, yine de canımı yakıyordu. Benim canım görmeye dayanamıyordu pekâlâ yıllardır kahrolan o can, her yeni anda daha fazla yanıyordu.

Bu yangın bitecekti.
Kısa süreli değil.
Sonsuza dek bitecekti.
Sözümdü.

Yıllardan yıllara ağırlaşmaya başlayan beden kollarım arasında dururken evin uzağında yer eden araca doğru yürümeye devam ettim.

Pietro'nun çığlıkları geliyordu, durmadan bağıran sesi, aynı düzeyde yalvaran haykırışları... Öyle şiddetliydi ki acısı Mevsim kollarımın arasında irkilmişti. Böyle olmasını istemiyordum, mecburiyetlerin bizi bu hale getirmesine artık sessiz kalamıyordum. Çok zarar görüyorduk, ikilinin vurdum duymaz halleri ve son olan Gino'nun evime gelmesi benim sabrımında tükenmesine neden olmuştu. Hep günahı taşıyan omuzum o yükler altında kalmamak için asıl günahkârlarında bedel ödemesi taraftarıydı.

Kemikleri sızlayacaktı, Cesare ümitle bağlandığı ellerin ondan uzakta olmasıyla sarsılacak, Pietro görmediği Mevsim'in yüzüyle kaybettiği kardeşinin vicdan azabıyla öylece köhne bir delikte kıvranacaktı. Bana yıllardır yardım eden elleri kırmak değildi niyetim, benim tutsunlar diye avuçlarına bıraktığım ellere olan inançsızlıkları yıkmıştı tüm duvarları.

Gino evime geliyordu. Salona kadar giriyordu. Tek başına olsa asla yüreğimin üzeri teklemezdi ama Marte gibi bir herif ve Anita kadar gözü kara kişilerin elinde silahla gelmeleri, onların hiç ortada olmayışı beni yok etmişti. Çıkış yolu bulamıyordum defalarca kıvranmış yanlışın üzerine örtüyü tereddüt etmeden çekmiştim, peki şimdi? Şimdi nasıl yapardım.

Mevsim tek başına gara geldiğinde onu engeller güvencesiyle kapıya koyduğum iki adamın çaresiz elleri, sarmaşık gibi dolanıyor, uzanıyordu. Uzanırken tüm işlevini yitiriyordu. Mevsim'in yanlışları vardı, kırdığı kalplerin ahı, dilinin bıçağı geride bıraktığı anları... Hepsini görüyordum şayet kör olsaydım inkâr eder o tek doğru der karşısında boynumu büker kaldırmaya gururu bile bahane etmezdim. Ne yazık ki görüyordum! Gözlerim açık, her şeyi sonuna kadar görüyor, duyuyordum.

CÜSALE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin