47 |Bu Yara Dikiş Tutmaz|

9.1K 681 341
                                    

Merhabalar...

Güneş ışığı tepeme vurmuş hâlde yazıyorum bu bölümü. Çağlayanlar akmaya başlamış sesi harıl harıl gelmeye başlıyor.

Bu bölüm bizi biraz sarsacak ama eminim çoğunuzun merakla beklediği olaylar olacak.

Keyifle okumalarınız olsun cüsale fedaileri.💟

🍂

Geçmiş belki de eski. Orada insanlar dolaşır, birikir. Zaman geriden ileriye attığında anıların çoğu sanki en önemli olanları ayırmış zihnin körük tarafına koyup geriye çekilmişti.

Asıl kişinin, asıl geçmişin sahibi yoktu yanımda. Sığındığım tek liman olan kişi benden uzaktı. Ama onun sayesinde hayatıma uğrayan kişileri durmadan görüyordum.

Şimdi de gördüğüm Ahim'di.

10 Eylül gecesi beni bir denizin dibinde ölümden kurtaran ve şu an özgür olmama el atmış kişiydi. Denizin sularında ölebilirdim, belki İtalya'ya varmadan yakalanabilir masum olduğumu ispat etmeden bu hikayeyi sonlandırırdım. Öyle olmadı kaderin neler çizdiği bizim gözümüzde hep kara tahta olmuşken gecenin köründe uzanan eller karanın üstüne renkleri çalmıştı.

Menşah bir felaketin ortasında gözünü dahi kırpmadan kurtarmıştı. Kendisine ve katledilen binlerce insana verdiği söz içindi evet diğer yandan ise ölümün koluna fark etmeden yanlışlıkla atmıştı. Dünyadan bile daha büyük olan Azrail ölümün gerçek adıyla karşımıza çıkmıştı o gün. Ruhumuzla tanımış hissetmiştik. Yaşamak basit değildi, tıpkı ölümün olmadığı gibi.

En büyük minnettarlığım Menşah'a karşı idi. Pekâlâ şimdilerde durmadan atan kalbimin her yankısı onun içindi fakat bu bir karışlık değildi. Gerçek karşılık sevgiyle olmazdı. Yine de sevmek, minnettarlık yerine sevmek Menşah için daha önemliydi. Vicdanımı susturmak değildi bu, adı olmayan, tahminlerin zararını yaratandı.

Teşekkür.

Menşah kadar olmasa da yardım eden bir Ahim vardı. Gino, Pietro, Cesare... Hatta Pi, Lale, Elisya adını bilmediğim belki de birçok insan ama şimdilik bildiklerim ile herkesten önce gelen Ahim ve Menşah'tı.

Onların temel attığı yardımlar olmasa benim varlığım hiç olmayacaktı. İyi niyet ve vicdan... Yarının yaşanmasına sebep olmuştu.

Aklımda durmadan dönen o geçmişin sancılı vakitleri Onur'un göz bebeğime doğru tuhaf bakmasıyla hemen dindi. Sarı kaşları çatılmış benim kendi geçmişime iniş yaptığım dakikalar benden daha sorgular nitelikteydi.

Onur'un dakikalar sonra dalgınlığımı bölen, "İyi misin?" Sorusu oldu.

Afallamadan çıktım. "Tanıdığım birini gördüm." dedim, kuyunun dibinden gelen sesimle. "Yanına gideceğim, sana ayıp olmaz değil mi?" diye sordum. Sanki bunu sormanla ayıp eden sen olmuşsun be Mevsim...

Hiç alınmamış hâlde kocaman gülümsedi. "Hayır tabi ki!" dedi umursamazlıkta beni sollardı. "Bak keyfine."

Elimi uzatıp koluna dokunduğumda bunu beklememiş gibi şaşırdı. Hafifçe dokunup, "Teşekkür ederim." dedim ve hızla elimi geriye çektim. En azından bana buraya kadar da olsa eşlik etmesi bir teşekkürü bile az bırakırdı.

"Görüşürüz sonra?" dedi, biraz bekledi. "Yani görüşürüz değil mi?"

"Komşu olduğumuza göre?"

CÜSALE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin