2 |An-ı İzler|

45.2K 2.6K 2.5K
                                    

Dudakları, nabzımın attığı kısma değiyor, oradan ayrılmak istemiyor gibi hali vardı. Bana güç veren sözleri, beni dimdik durmaya teşvik eden ruhu yaşadığım hayat boyunca elime verilmiş olan en kıymetli şeydi.

İtalya'nın şehirden en uzak mesafesinde yer eden Belluno kentinde, ailemden ayrı, arkadaşlarımın adını unutacak kadar uzun süredir onunla birlikte yaşamak en başta sadece iki gün içinde öleceğime kanaat getirmiştim.

Öyle olmamıştı. Tüm teorilerim onun kısacık sözleri, keskin bakışları sayesinde sulara gömülüyor benim içime lavın küçük bir parçasını yerleştiriyordu.

İntikam bırakıyordu içime. Nefreti körüklüyordu. Üzerime atılan suçlara boyun eğmemem gerektiğini hatırlatıyordu.

Menşah Morgas güçlü olduğu kadar, beni güçlü yapmak istiyordu.

Başarısız oluyor diyemezdim. Başarılıydı bu konuda, nefreti nasıl kalbe ekildiği konusunda epey başarılıydı. Ve bu nefret ardından gücü getiriyordu.

Bileklerimi okşayan elleri, o yaşamla ölüm arasında bulunan çizgiye verdiği değerin kanıtı gibiydi. Okşuyor, öpüyor, zarar gelmesin istiyordu.

O da biliyordu, en ufak bir kesik en ufacığı beni hayattan koparırdı. Ben koparsam o da kopardı. Beş yılda bana çok bağlanmıştı, doğrusu kim olsa bağlanırdı. Sabah kalktığında gördüğü yüz, akşam döndüğünde gördüğü yüz, hepsi bana aitti.

İtalya'da sayısız kız vardı. Güzel olan milyonlarcası vardı lakin o kendini bana bağlamıştı. Aptallıktan başka hiçbir şey değildi onunkisi. Evet o olmasa nefes almam imkansızdı nefes alışlarımın sahibi oydu, günden güne girdiğim yangının alevi de oydu.

Bunlara rağmen o bıkmamıştı. Ben bıkmıştım. O bıkmamıştı.

Nabız baş parmağının ucunda atıyordu. Şükür ediyor muydu emin değildim, gözleri usulca gözlerime değdi. Nefesi yakındı, ölüm gibiydi o da. Hep yakın, ölüm bile nefesten daha yakınken o ölümü yarı yolda bırakacak yakınlıktaydı bana.

Lanet ediyordum, defalarca ettiğim gibi yine lanet ettim.

Kalbimin ona çarpmadığı için. Böyle nefessiz kalacak şekilde beni seven kalbine sadece muhtaçlık hissiyle onu sevdiğime siktirler çektim.

O da biliyordu işte, bilmeyecek kadar aptal değildi. Beş yıl aynı yatakta, aynı koltukta, aynı yerde el ele göz gözeydik. Sonuç ona zerre sevgi hissiyatı olmamış olmamdı.

Yüzünü tek elimle avuçladım. Sol elime batan yavaş yavaş çıkan sakallarıydı, en uzun hâli buydu. Büyük ihtimalle tıraş etmek için vakti yoktu. Olsa bu kadar uzamasına izin vermez, verilmezdi.

Yüzüm yüzüne dayandı, bir parmağı aralıksız yanağımı okşuyor kalçam dizlerinde gözleri ise bendeydi. Nefesinin kokusu saçlarımın arasına giriyor, her bir teli yalarcasına değip geçiyordu.

"Yemek olmuştur..." diye fısıldadım. Az önceki yoğun kasvet dolu konuşmadan sonra sakin bir cümle ondan çok beni şaşırmıştı.

"Daha olmamıştır, biraz daha böyle kal." dediğinde şaşkınlıkla göz bebeklerine baktım. İçine sığdırdığı sevgiyi görüyordum. Belki de en çok sabrı.

CÜSALE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin