Özel bölümdür, diğer bölümlerle ilgisi yoktur.
9 Eylül 2018'e...
Gül kırmızı katre yerine,
Günyüzü görmeden solan gençliğe,
Ve daha nicesine.Nafile diyorum içimden, nafile Mevsim Mirkan. Düştüğün yer çok dar çok aşağı, elini atsan dünya ipini bırakacak üstüne devrilecek.
Yıkılma diyen her sese bile lanet döküyorum artık, yalanın ocağında tek başıma dayanacak gücüm yok biliyorum pekâlâ neden hâlâ aynı sesleri duyuyorum.
Yaralıyım ama bu sefer çökük tam içimde.
Ağlıyorum ama bu sefer çaresizliğime, pes eden sesime.Ne figanlar dönüyor gönül tarlamda susuz sonbahar mevsiminde. Bahçemde kuşlar ölüyor bir mezarları yok, ölüyorum toprağım yok.
Eylül rüzgarı acımasız davranıyor bu sabah. Sırtımı yasladığım ağaç kovuğu bile içime fazlasın der gibi sızlatıyor omuzlarımı. Dünyaya fazlayım amenna, yerime yurduma bile fazlaydım bilmek şimdilerde ne çok can yakıyor meğer.
Madem dünya böyle bir yer nefes almak neden suç sayılmıyordu, günah işlemek neden binbir şeyden başlar ama sevabın hep bütününden bahsedilirdi. İlk kez yaşam sırtıma ağır geliyordu, ilk kez yaşam sinsi yılan edasında boğazıma dolanıyor canımı ruhumla birlikte çekip alıyordu. Devam edemiyorum Rabb, devam edemiyorum görmüyor musun? diye diye sızlatıyorum kalbimi. Boğazıma düşen yumrularla sabahları edemiyorum ve kimsenin görmemesi beni daha fazla sersemletiyor.
Başımı tam kırk dört kez ağacın bedenine vurup içinde ve varsa ortalığa saçılsın diye bekledim. Üşüdüm, rüzgar derdimi götürmek yerine üstüme yürüdü, dayanmaya çalıştım yapraklar başıma düştü. Dayanmak istedim yeniden, güneş terk etti şehri, dayanmak istedikçe kaybettim. Hep geride duran ve görmezden gelinen dediklerinin değeri olmayan o kişisi olarak kaldım.
Babam derdi ki; insan insana muhtaçtır, yük olmayayım diye edin duaları... Muhtaçlık hissi şimdi beni kavurmuş kambur etmiş yerimden yurdumdan etmişti. Düştüğüm yer öylesi karanlık ki gözlerimin bazen ışıkları tamamen unuttuğunu sanıyorum, gözlerim dalıyor nereye baksam daim dağılıyor ortalığa saçılıyorum.
Azrail al canımı bugün, bu sabah... Bilinmeyen şehrin en tenha yerinde.
Nefes almak istiyorum ama neden yetmiyor?
İnsan özgür olmak için gelmedi mi dünyaya? Özgürlük yoksa insanın akıbeti de yoktur aslında. Kanatlarını açıp gökyüzüne uçmuyorsa yerlere devrilmesi en olağan durum.
Dağ başı burası, bir ev var yalnızca, üç insan... Ben hariç üç insandan başka ne var? Koca şehirlere sığmazdım ben gövdem başımı kabul etmez ruhum daim koşar bir dala konmaya çalışırdı. Binlerin kargaşası içinde bile görülmedim ben ne yazık, bulamadım kendimi. Şimdi hiç bilmediğim bilmeye çalışıp ama asla beceremediğim yerin toprağında ayaklarımı uzatmaya çalışıyordum.
Saç diplerimden el tırnak uçlarıma doğru uzanan bir sızı vardı ve çaresi yoktu. Ne zaman iyi olmak için uzatsam ayaklarımı gam denen illet başıma doğru düşüyor beni yenilgi içinde bırakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜSALE
Боевик•tamamlandı• "Cinneti var edenler, cennete alınır mıydı?" ©️Kitabımın tüm telif hakları bana aittir. Kopyalanma, özetlenerek izinsiz bir şekilde başka sitelerde yayınlanması veyahutta çalınması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.