15 |Yaratılanların Yanıltısı|

19.3K 1K 413
                                    

Parmak uçlarımda beyazlık.

Tırnaklarımda kan.

Karşımda toprağın rengi olan gözler.

Benim gözlerim, yerinden milim oynamadan kendi eserim olan yara izinin üzerinden durdu. Derinliği fazla olmasa da akan kan canımı acıtıyordu.

Menşah'ın dudaklarında sigara, başı koltuğa rahatça geri atılmış, ifadesine gizlenen hayranlıkla bana bakıyordu.

İçine aldığı nefesteki sigara dumanı gözlerini kıstırırken bu kez hayranlıkla bakan bendim. Sigara içen insanlar bana asla havalı gelmezdi, doğrusu çekici bile olmazdı. Hâlâ öyleydi, eminim o Tanrı'nın günlerini yaratmak için heba ettiği yüzü, dumanın grisi bulaşmadan görsem daha iyi olacaktı. Sigarayı bir gün bırakır mıydı, isterdim. Ama beş yıldır o dudağın arasına aldığı illetten kolay kolay vazgeçecek gibi değildi.

Beyaz pamuk ince parmaklarım arasından dururken sabırla yarasına değdirdim. Yaptığı telefon görüşmesinden kanayan yarasını es geçip içki içmek istemesi son anda aklımı başıma getirmişti.
Biraz, doğrusu saniyelik ısrarım üzerine yarasını temizlememe izin vermişti.

Dişlerimin fotokopisi kadar net şekilde omuzlarına dökülürken gerçek anlamda iyi bir iz olmuştu.

Düzgün dişlerimin bıraktığı iz, bir dövme ile eşitti.

Bunun saçmalığı aklımda da olsa işime devam ettim. Bir yaraya nasıl bakılırdı bilmiyordum şu an bile tamamen acemiydim. Menşah hiçbir tepki göstermese bile bu işi iyi yaptığım anlamına gelmezdi.

"Fazla büyük bir yara değil, temizle sar." dedi, düzgün ses tonu aksana bile izin vermemişti.

"Benim yüzümden aldığın kaçıncı yara?" diye sordum. Gözlerimi yarasına sabitleyip kanı temizlemeye devam ettim.

"Beş? Sekiz, on? On bir, on yedi?" dediğinde güldüm. Ama ciddi oranda bir gülmeydi.

"Daha fazla sanki?" dedim, karnında, sırtında, omuzunda, ayağının altından, şakağında... Ve dahası.

"Olabilir ama dert değil, zira iyileşen bir yara. Yüzden fazlası da açılsa yine dert olmaz." dedi, bu sözü içime su serper miydi sanmazdım ama hiç yoktan yine iyiydi.

Yüreğim eskiye nazaran artık tıpkı Menşah gibi dert etmiyordu. Karnından olan yara, ilk oluştuğunda beni öldürmüştü. Kimse için üzülmediğim kadar üzülmüş, yetmemiş ağlamıştım.

Ağrı kesici yoktu. Atılan dikişler ve Menşah'ın çığlıkları vardı. Bu bile beni mahvetmeye yetmişti.

Şimdi ise omzuna açtığım yarayı temizliyordum. Lakin çığlık atmıyordu, keyifle bana bakıyordu. Sanki yarası kabuk tutmuşta o kabukları çıkarıyordu. Omzuna değen pamuktan bihaber gibi davranıyordu. Bu iş garipti.

"Canın yanıyor mu?" diye sordum.

Gülümsedi.

"Acımıyor..." dedi sessizce, "Sen dokununca acısı geçiyor. İyiyim."

Sigarası ucunu kül tablasına bıraktı.

Bense kanın bulaştığı pamuğu boş kaba bırakıp elime üç beş tane yara bandı aldım.

"Yara bandı olmaz." dedi hızla, avuçlarımda bulunan bantları geri bıraktı. "Bezle sar."

"Öyle olmaz ki." dedim, sargıyı hangi taraftan saracağımı düşündüm baktım ve bir yol bulamadım.

CÜSALE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin