Hello!
Geldik geldik. Kendimizi özletmeyi pek sevmiyoruz. Ondan hep buralardayız. Lütfen bu hiç bozulmasın 🥺 Son ana dek hep bir arada olalım. Yolumuz bittiğinde ise herkes dilediği yere dönebilir, ama cüsale varken ve devam ederken bölümler gelsin, siz de burada olun💚
Güzel bir bölüm oldu zannımca. Dilerim sizde seversiniz.
Buraya en çok gitmek istediğiniz şehri de yazarsınız mutlu olurum. Belki yıllar sonra dönüp size hatırlatırım^^
Keyifli okumalar!🦋
🍂
8 Haziran.
Babamın duvara astığı takvimde tam olarak bu tarih yazıyordu. 8 Haziran.
Bir hafta bana zulümle geçmiş gibiydi. Aslında gibi değil, öyleydi.
Ayağımın üstüne daha rahat basıyor, yürürken artık zorluk çekmiyordum. Eskiden nasıl adımlarım sağlamsa şimdide öyle.
Günler önce başlayan kanamalarım bugün azalmaya başlamıştı. Ağrılarım yoktu ancak bacak aramdan kasıklarıma doğru hiçbir pedin tutmadığı kan korkunun kalbimden bir an olsun ayrılmasına izin vermemişti.
Şimdilerde kan azalmış, normal regl dönemlerinde gelen miktarla aynı geliyordu.
Temiz bir duş alıp mutfakta oturmuş çayımı içerken denizin sıcak esintisi açık pencereden içeriye izinsiz olarak girmiş huzur verme telaşına kapılmıştı. Babamın ağır mecburiyetler yüzünden zorla yediğim kahvaltıya hâlâ da olsa karnım alışmış değildi. Bir haftadır sürekli olarak böyle devam ediyordu. Ben yemek yemek istemesem babamın sert tavrıyla karşı karşıya kalıyordum. Üzülmemesi için bozuntuya vermesem de asıl üzülenin ben olması da birazcık tuhaf durumdu.
İnsan bedeni yemeğe ihtiyaç duyar evet, ancak çoğu anda yaşanılanlar boğaza lokmayı dizerdi. Benim de durumum bundan ibaretti, yesem bile her daim boğazıma takılı lokmalar kalıyordu. Suç benim değildi, suç kaderindi.
Karnım şişmişti. Şimdi de o şişkinlik bitsin diye üst üste çay dolu bardakları mideme indiriyordum.
Bugün biraz daha iyiydim. Fiziksel ve ruhsal açıdan yeni doğmuş bebek değildim elbette ancak- gençliğinin dönemlerine yeni atılmış biri olarak hissettiğim kesindi.
Boşluk hissi sol yanımda kendini belli etse de bununla yaşamaya mecbur olup alışmam gerektiğini iyi biliyordum.
Babam evin salonunda yaklaşık on beş dakikadır telefonla görüşme halindeyken ben onu beklemek adına hâlâ masanın başında oturuyordum. İyiydim ve iyi olduğum için dışarı çıkacaktım. Telefonumun şarjı dolu, üstümü başımı giymiş, yaralarım kapanmış, ağrılar yer yer kendini belli etse de beni eve tıkacak kadar çok değildi. Benimle derdi olmayan bu şehre bir dert yaratma imkanım yoktu. Yaşayacağım şehirle barışık olacaktım, ne olursa olsun kavgam olmasına izin veremezdim. Bunun içinde birazdan dışarı çıkıp yeniden bir yerlere gitmem gerekiyordu.
Biten çayımı doldurmak için ocağın üstüne koyduğum sıcak suyu almaya kalktığımda babamın attığı adımlar mutfağa doğru geliyordu.
"Geldi, geldi." dedi babam, "Hayrını görün." dediğinde son bir konuşma yapıp mutfakta bedeni belirdi.
Telefon elinde yüzünde sıkıntılı bir bakış, doğrusu üzgün, ya da kayıplı... Tam bilmiyordum hayal kırıklığına da yakındı. Ve o yüze daha da baktıkça nedeni kolayca anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜSALE
Acción•tamamlandı• "Cinneti var edenler, cennete alınır mıydı?" ©️Kitabımın tüm telif hakları bana aittir. Kopyalanma, özetlenerek izinsiz bir şekilde başka sitelerde yayınlanması veyahutta çalınması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.