64 |Kırık Dökük|

3.1K 312 175
                                    

Final için son 2!

-

Cinnetin sonu, dehşet. Dehşetin sonu ölüm.

Sularla temizlenen bedenler sonraki hayatın yolunu tutar. Ve insan sanar ki her yıkanan ölü temizlenir. Yalnız unutulur, yıkanan sadece bedendir. Ne düşünceler, ne kalp temizlenecek fırsatı bırakılamaz ve öylece, inanılan; ölümden sonra inanılan yaşama doğru yol alır.

İnsan cahildir. Bin bir kitap alaşağı edilse de insan cahil olmaya mahkum bir mahlukattır.

Nefsin rengine yenilenlerin varacağı yer cahillikten başka yer olmadığı gibi, cehaletle başlayanların nefsi zararı sivri bir ok gibi, yakını uzağı deşmeye, kanatmaya yeterdir.

Büyüdüğüm evin kapı önünde bir yabancı sanılan bedenim içeri girmekte tereddüt ediyordu. Cehaletin kadını olmamda burada başlıyor. Bir algının binlerce yenilgiyi bana vermesi, beni bununla yükümlü kılması gideceğim tüm yolları şaşırtıyordu.

Kimim,
Kim için varım,
Ve hâlâ ne demeye sağım?

Hep aynı düşünce, aynı yol, aynı gidişler... Cahilliğim beni yeniyor, suçlu konumuna, o düşünceye tabi tutulan herkesten şekvacıyım.

Derler ki; Büyüdüğünde kapı eşiğini atlamak artık en basit iştir!
Ama demezler ki; Yerine yurduna fazlaysan kapı eşiği bile büyük gelir, üstünden atlayıp içeri geçemezsin!

Kapı eşiği tam burada yüksek geliyordu. İçeride benden kalan ne varsa yangına tutulmuş külü dahi bulunamamıştı. Şimdi benden geriye ufacık zerrenin kalmadığı yere ne demeye geri dönüyordum?
Aslında dönmüyordum. Sadece beni suçlu ilan etmiş aileme hâlâ bile bir yüzümün olduğunu hatırlatmak istiyordum.
Kötü olan hiçbir şeyi yapmamıştım ben, kimsenin üzüntü sebebi olmamıştım - biri hariç - ve ne demeye korkup saklanma ihtiyacı duyuyordum?

Yapmayacaktım, son nefesime kadar suçsuz olduğumu haykırmaktan vazgeçme gibi gaflete uğrayıp kendimi heba etmeyecektim.

Düştün Mevsim, ağır düştün yaralandın, ama yaralarını artık gizleyemezsin.
Kendime bunu yapamazdım.

Kapının önünde karayel teslim olmuş ağacın dalları gibi sallandım. Yapraklarım düştü ama gövdesi sağlam olmaya yemin etti. Adımlarım kurşun yemiş suçlu bedenleri aratmadı. Çelişki, kuşku, gam ve dahası yalnızca beklediğim yerde kendini gösterdi. Ev dediğim yere girmek neden böylesi zordu?

Ben evim olmayan yerlerde bile böyle bir çaresizliğe düşmeyen insandım. Şimdi ne olmuştu da kendi evimin kapısı bana dar gelmişti?

"İstiyorsan eve dönelim," dedi Musa, geldiğimiz yerin kağıt üstünde evim olduğunu bilmiyordu, aslında hiçbir yerin asıl ev olmadığını bilemezdi. Beni tanımıyordu ki- ben bile kendimi tanımıyordum.

Çantamın içinde anahtar vardı ama ben zile bastım. Anahtarla içeri girecek yaşı da vakti de kaybedeli çok olmuştu.

"Sen eve dön, ben buradayım." dedim.

"Mümkün değil," dedi oldukça katı sesle. "Birlikte döneceğiz, beni Morgas'la karşı karşıya getirme, başına bir hâl gelir, seni evde görmez yemin ederim on ordu gelse ayıramaz bizi." dedi, abartarak.

"Ne diyorsun Musa?" dedim, sakin kalmaya çalıştım ama bu hâlde imkansızdı. "Babamın evi burası, babam var içeride." dedim ama henüz kimse kapıyı açmamıştı. "Burada başıma ne gelecek, ha geldi kim sana hesap sorma haddini kendinde bulacak? Morgas mı, aşar." dediğimde ciddiyet kendini belli etmişti.

CÜSALE  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin