Ali Ekber Çiçek, Yücelerden seyreyledim dostun izini.
Le vent nous portera, Noir DésirDesteğinizi benden esirgemeyin lütfen, yazmaya dair nedenlerimin bittiği bugünlerde sizin varlığınızı düşüncelerinizi bilmeme izin verin. İyi kötü ne olursa sadece daha iyisi olmak adına burada olduğunuzu bilmek istiyorum.
Keyifli okumalar.
•••
Sigara bitti.
Bizim birbirimize karşı bakışlarımız bitmedi.
Şafak yavaştan sökmeye başlıyordu. İki taraflı Rabb'in sanatı konuşmaya başladı. Günün ışığı da Rabb'den, Morgas'ın yüzü de.
Öyle eşsiz bir sanatçıydı ki her defasında dilim tutuluyordu. Dürüst olmak gerekirse sanatın asıl konuştuğu vakit Menşah'a denk geldiğim vakitlerde oluyordu. Öyle bir günün sabahına doğru yol alıyorduk.
Ona olan bakışlarım öyle hoşuna gidiyordu ki bunun saatle boyunca uzun sürmesini ister türden bakıyordu bana. Dudaklarındaki masum tebessüm kalbimin her boşluğunu fol yeter de artardı.
Onun dilinden dökülen cümlelere kalsam sanırım buradan asla ayrılamazdım. Sessiz ve sakin halde göz bebeğimizin hafif gözüken rengine bakarken kuşun uçmadığı kervanın bilmediği dağın eteklerinde korna sesi üst üste defalarca basıldı. Neye uğradığımızı bilmemiş halde Pietro'nun özel arabasına döndük. Direksiyonda duran Cesare değil, bizi uyaran Pietro olmuştu. Onlara baktığımızı gördüklerinde Pietro utanmadan yine kornaya bastı.
Sinirle el kol hareketi yapıp bir an önce buradan ayrılmamız gerektiğini anlatıyordu.
"Delirdi." dedi Menşah, daha delirmesin diye Menşah'ın arkasına geçtim ve ona sıkıca tutundum.
"Neden onlarla gitmiyoruz?" diye sordum merakla.
"Kafa açarlar." dedi haklı olarak. "Mis gibi motorumuz var. Rüzgar yüzümüze yüzümüze vurur, olur ya romantik komedi filmlerinde. Aynı ondan yapacağız, ikili hiç çekilmez. Hele Torino'ya kadar hiç." dedi. Aslında bunu neden yaptığını çabucak anladım. Nedeni sadece ve sadece Cesare idi. Aynı yerde kalırsak hiç cümle kurmadan bile kalbimi paramparça etmesi mümkündü. Bildiğinden ayrı gitmeyi tercih etti.
Cesare bizden önce aracı çalıştırdı ancak Menşah motora yüklendiği gibi yolun ortasına varır varmaz onları geride bıraktı.
"Hey yavrum hey." dedim alayla. "Atlara fısıldayan adam mısın sen?" dediğimde beline sıkıca sarıldım.
Sanki bu sarılmaya doğuştan bir ihtiyacım varmış. Arzu ettiğim gölgesinde nefes almak istediğimdi. Böylesi bir özleme karşı kaşlarımı çatmak yerine kollarımı kaldırıp teslim olmak benden beklenmese de pişman değildim. Geç kalmıştım muhakkak, sadece daha da geç olmadı diye şükür ettim.
Güneşin ışığı şimdi tam yüzüne doğru vurmaya başladı. Motosikletin dikiz aynasına yansıyan yüzü tam gözlerime dokundu. Günışığı seninle doğuyordu oysa, günışığı ve sen ne muazzam ikilisiniz öyle.
Kalbim ferahladı can içim.
Bir parça camdan gözüken yüzüne doya doya bakmakta ne mucize.
Doğu Batı şimdi seninle ışık bulsun, eğer bulamazsa çekilsin köşeye karanlıkla can versin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CÜSALE
Action•tamamlandı• "Cinneti var edenler, cennete alınır mıydı?" ©️Kitabımın tüm telif hakları bana aittir. Kopyalanma, özetlenerek izinsiz bir şekilde başka sitelerde yayınlanması veyahutta çalınması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.