Nisa
Duru'un kapısını yavaşça aralamıştım. Eline verdiğim kutuya bakıp bakmadığına bakıyordum. Ağlamamı bastıramıyordum. Hala bunun gerçek olduğunu düşünmüyordum. Çok ani olmuştu ve beklentimin dışında bir şey gerçekleştirmişti. Alper ve Esra şu an harap olmuştu. Bir anne baba evladını kaybettiklerinde nasıl bir acı hissederse o kadar derin hissettiklerine emindim. Esra çıldırmış sakinleştiriciler vurulmuştu.Duru ise sessiz sessiz öylece etrafına bakıyor elindeki kağıda bakıyordu. Tunahan ağlayamamış güçlü durmaya çalışırken Leila aksine çok fazla etkilenmişti. Durukan'ın ilk kez saatlerce ağladığını görmüştüm. Başını omzuma yaslayıp saatlerce hüngür hüngür ağlamıştı. Kendini suçluyordu. Yine her şey için kendini suçluyordu. Yaptığı iş bulaştığı şeyleri suçluyordu. Avukatlığı bırakmak istediğini söylemişti. Ben ise çocuklarımın ayakta durması Durukan'ı desteklemek için açımı yaşayamamış sırtımda ve kalbimde büyük bir yükle ailemle ilgilenmeye çalışıyordum.
Odanın içine girerken Duru'un darmadağın saçını ve o ruhsuz yüz ifadesini görmüştüm. Bu duyguyu biliyordum. Annemi kaybettiğimde ilk hissettiğim şey büyük bir inkardı. Hiç ölümün geleceğine inanmıyordu insan. Sanki yokmuş gibi her gün hayatını yaşıyordu. Ama hayatımızda ölüm vardı. Her kez bir gün bunu deneyimleyecekti. Duru yemek yemiyor üstünü değiştirmiyor yatağının üzerinde öylece oturuyordu. Bu acıyı yaşamazsa daha kötü olurdu. Ona sakinleştirici iğne vurmak istemişlerdi ama izin vermemiştim.
Kızımın yanına oturduğumda o elimdeki kağıda bakıyordu.
" İnanmak istemiyorum." diye fısıldamıştı.
Biliyorum kimse inanmak istememişti. Kimse bu ölümü kabullenmek istemiyordu.
" Bir duş alıp kendine gelmek ister misin?" kızımın saçlarımı okşarken gözüm mektuba kaymıştı. İkinci sayfasını okuyamamıştım.
" Mutlu ol diyor. Sence olabilecek miyim?Görevleri yerine getirmek istedim ama kalbimde sadece büyük bir acı var. Ağlayamıyorum bile anne. Ağlarsam sanki onun ölümünü kabul edecekmiş gibi hissediyorum." Duru başını kaldırıp gözlerini duvara sabitledi. Kızımın neler hissettiğini içinde ne fırtınalar koptuğunu bilmiyordum.
" O sadece başka bir yere göç etti diyelim ne dersin? Tatile çıktı diyelim." bazen kendimi annem konusunda böyle teselli ediyordum. Kızım içinde bunu kullanabilirdim.Hiçbir teselli onu avutmayacaktı. Ama biraz konuşmak onu rahatlatabilirdi.
" Ben daha fazla çabalamalıydım anne. O ilaç için daha önce gitmeliydik. Öğrendiğimde daha mücadele etmeliydim. Ama beni hep yanında istedi ben gidemedim. Ondan ayrılmak istemedim. Ona sarılmak istedim. Gülümsemesini izlemek istemiştim. Şimdi böyle kapıya bakıyorum..." başını çevirip kapıya doğru bakmıştı. Gözleri biraz dolmuş beni de ağlatacaktı.
" Böyle bir anda girip ben iyiyim. Ben iyiyim Duru. Bak bir şeyim yok diyecek. Sonra hadi evimize gidelim diyecek gibi." o konuştukça boğazıma bir yumru takılıyor yutkunmuyordum.
" Dün onsuz uyudum. Onun kokusu yoktu anne. Onun sıcaklığı yoktu.Onu o toprağın altından çıkarıp tekrar öpmek istiyorum. Tekrar sarılmak istiyorum. Niye oraya girdi ki?" Duru sanki ağlamamak için kendini zor tutuyor dudakları titriyordu. Kızıma sarılıp arkasını sıvazlarken gözlerimden yaşlar süzüldü.Giden değil kalanlar hayatta en büyük cezayı çekiyordu.
" Anne şimdi ben ona Efejanım diyemeyecek miyim? Geri gelsin abi de derim. Fark etmez ben ona ne isterse derim. O da bana prensesim desin olmaz mı? Kardeşim desin? Bana mutlu ol diyor. Aşık ol diyor. Sizi üzmeyin demiş. Bana çok görev vermiş anne. Ben nasıl yaparım onları.Yapmazsam üzülürüm demiş. Anne ben ne yapacağım. Tatile çıkmasın geri gelsin. Ben onu istiyorum." Duru birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.O ağlarken bende kendimi tutamamış onunla birlikte bütün üzüntülerimi salmıştım. Efecan gözlerimin önüne geliyordu. Nisa teyze yapılacak bir şey var mı derdi. Ben yardım ederim sen yorulma derdi. Bana şakalar yapardı. Küçükken çok tatlı bir çocuktu. Tunahan'la kavgalarını hatırlıyordum.