Resim/ Şarkı
Duru
Esra anne güçlü durmaya çalışırken onu bakışları yüreğimi bir kor gibi yakıp geçiyordu. Göz yaşlarımı silmeye çalışırken Alper babaya bakışlarımı çevirmiştim.
" Unutamıyorum. Yapamıyorum Esra. Oğlum hasta değildi. Hiçbir şeyi yoktu. Böyle bir anda gitmesini kaldıramıyorum. Onunla kavga etmeyi bile özledim. Oğlumu toprağa verirken nasıl ellerim titredi bir bilsen. Esra ben her gün onu özlüyorum. Efecan'ım oğlum geldin mi demek istiyorum." koskoca adam birden hüngür hüngür ağlamaya başladığında gözlerimi kapatıp gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine izin verirken dişlerimi birbirine bastırıp zorla nefes almaya çalışıyordum.
Hızla gözlerimi açıp Alper babaya sarılmıştım. Ağlarken tüm vücudu sarsılıyordu. Ondan yoğun bir içki kokusu alıyordum.
" Duru kızım! Ben nasıl yaşadığımı bile bilmiyorum. İnan Allah'tan her gün ölümü istiyorum. İnsan yaşarken ölümün hiç gelmeyeceğini düşünüyor. Yaptığım çoğu şeyden pişman olacağım aklıma gelmezdi. İçimde ateşler yanıyor. Onu doğru düzgün yetiştiremedim. Onu normal bir şekilde yetiştirmek isterdim. Bu işlere sokmayacaktım. Buna izin vermeyecektim. Ben düzgün baba olamadım. Onunla ilgilenemedim. O geri gelsin ben her şeye sıfırdan başlarım. Düzgün baba olurum. Ben..." Alper babanın göz yaşları benim sağ omuzumu ıslatmış kalbim paramparça olmuş bayılmak üzereydim.
" Sen iyi bir babasın Alper baba. Sen iyi bir babasın..." onun sırtını sıvazlamaya çalışırken birden bir ses gelmişti. Alper babadan hızla ayrılıp sesin geldiği yöne doğru başımı çevirdiğimde Esra annenin yere yığılmış halini görünce küçük bir çığlık atıp yerimden fırlamıştım. Ama Alper baba benden önce fırlamıştı.
" Esram! Esram! Sana da bir şey olursa ben ne yaparım. Duru! Duru yardım et." Alper baba Esra anneyi kucaklayıp koltuğa yatırırken bende telaşla onu takip etmiştim. Esra annenin gözleri hafif aralanmış elini başına doğru getirmişti.
" Bir şeyler yedin mi Esra anne?" o kadar zayıflamıştı ki yemek yediğini düşünmüyordum. Onu kontrol ederken Alper baba koşup mutfaktan su getirmişti. Hayatımız şimdi bambaşka olmuştu. Esra annenin kahkahaları, oğlum deyişi yoktu şimdi. Sonbahar yapraklarının dökülen yaprakları gibiydik. Yeniden yeşillenmek için zamana ihtiyacımız vardı.
" Duru boğazımdan bir şey geçmiyor..." Esra anne zar zor konuşurken onun saçlarını yavaş yavaş okşuyor onun gözlerinin içine nasıl bakacağımı bilmiyordum. Anne olmak istemiştim. Efecan'la bir çocuğum olsun isterdim ama anne olmak büyük bir sorumluluk olduğunu düşünüyordum. Senin bir parçanın yok olması gibi. Canından bir can.
" Yemek zorundasın ikinizde perişan durumdasınız. Hala kendinizi toparlayamadınız. Ben şimdi size güzel bir şeyler yapacağım. Hem siz böyle yapınca beni daha çok üzüyorsunuz. Ben de sizin bir evladınızım. Size bir şey olmasını istemiyorum. Siz benim ailemsiniz." ben konuşurken Esra anne elime uzanıp onu avuçlarının içine almıştı. Sessizce yanaklarından yaşlar süzüldü. Ne konuşursam konuşayım yürekteki yangını söndüremeyecektim.
" Özür dilerim. Seni üzdüğüm için özür dilerim. İyiki bugün geldin. Artık dayanamayacak gibiydim. İyiki geldin Duru." Esra annenin gözleri kapanırken Alper baba yanına eğilmiş karısına su verirken bende kendimi toparlamıştım.
" Alper baba ben bir şeyler hazırlayım. Esra anne dinlensin. Açlık üzüntü..." daha fazla dayanamadan onların yanından kalkmıştım. Mutfağa neredeyse koşarak gidip mutfağa girer girmez kapıyı bir hışımla kapatmış sessizce gözyaşlarımı içime akıtırken daha sonra mutfak kapısına sırtımı dayayıp olduğum yerde yavaşça aşağıya bırakmıştım kendimi. Kalçamın üzerine oturduğumda başımı eğip gözyaşlarımın damlayışını izledim. Kış geliyordu kalbime. Yağmur olup dökülüyordu gözlerimden yaşlar. Ne zaman yaz gelecekti bilmiyordum.
