Kırk dokuz

6.9K 549 36
                                    

Ve sana kavuşacağım

Günün birinde

Son kez sağ elimde duran topu havaya atıp smaç basmak için hazırlandım. Tüm gücüm ile topa vurmam salonun içinde yankılanmıştı. Top filenin üstüne değerek karşı tarafa geçti. Çınar hiç şaşırtmayarak topu kurtarıp bana geri gönderdi. Topu manşet ile karşılayıp Çınar'a geri gönderdim. Çınar topun yüksekliğini beğenmiş olacak ki hiç beklemeden smaça kalktı ve çok sert bir şekilde bana gönderdi. Kurtarması çok zor bir top olsa da tek elimi uzatarak topu kurtardım. Top filden yumuşakça geçip Çınar'a ulaştı.

Herkes gittikten sonra parkede biraz daha kalmak istediğimi söyleyerek malzeme odasının anahtarını Çınar'dan almıştım. Fileyi tek başıma kurmam mümkün olmadığı için filesiz antrenman yapacaktım. O sırada Çınar yanıma geldi ve bana eşlik edeceğini söyledi. O anda beri durmadan çalışmaya devam ediyoruz.

"Bazen kollarını birleştirmekte geç kalıyorsun bu yüzden de tek elini uzatıyorsun..." Oynadığımız topu tutup konuşmasına devam etti. "Bu da topun istediğin yere gitmemesini sağlıyor."

Bunu voleybol hayatımın en başından beri duyuyordum.

"Tek elinle topa vurma Kartal, tek elini kullanma Kartal, ellerini geç kapatıyorsun Kartal."

Sürekli maruz kaldığım bir durumdu. Bu durumu düzeltmek için ne kadar çabalasam da heyecanıma yenildiğim her an bunu yapıyordum. Çınar'a cevap vermem için soluklanmam gerekti. Ellerimi belime yerleştirip konuştum. Saçlarım alnıma yapışmıştı.

"Sadece topu kurtarmaya odaklandığım için hızlı hareket etmek istiyorum, bu da tek elimi kullanmama neden oluyor. Voleybol hayatımın en başından beri bununla mücadele ediyorum."

"Aslında topu kurtardığın için sorun değil gibi gözüküyor ama top yeterince havalanmıyor bu pasörleri zor duruma sokar."

Çınar'a bakarak haklısın der gibi başımı salladım. Onunla bu konuyu konuşabildiğim için kendimi şanslı hissettim. O bir voleybol dahisi değildi belki ama örnek alınabilecek bir sporcu kariyeri vardı. Bu yüzden ona hep saygı duyuyordum.

"Bunu nasıl aşabileceğini biliyorum." Bir eli ile fileyi kaldırıp yanıma geldi. "Tek başına duvar ile antrenman yaptığımız zaman asla tek el çalışması yapma. Sürekli çift elini kullan. Bundan sonra sana tek el kollanmayı yasakladım Kartal Karatay."

Bana doğru uzattığı topu elime alıp konuştum. "Bu benim için hiç sorun değil Çınar Ladin."

Bana gülümsediğinde omuz silktim. Elimdeki topu yere vurup sektirdim. Çınar yanımdan geçip benche doğru yürüdüğünde ona doğru konuştum. "Devam etmiyor muyuz?"

"Hiç yorulmadın mı ya? Pestilim çıktı benim."

"Ben birkaç saat daha oynarım ya." Ona artistlik olsun diye bu cümleyi kurmuştum. Aslında benimde canım çıkmıştı. Toplam antrenmanımız sekiz belki de dokuz saati geçmişti. Ama kendime olan tüm öfkemi atmıştım. Bu iyi gelmişti.

"Artistlik yapmanın hiç sırası değil." Çınar'a doğru gözlerimi çevirdim. İtiraz etmek için kendimi hazırladığım da Çınar konuşmaya devam etti, dizliklerini çıkarıyordu. "Yarın da antrenmanımız var. Abartmaya gerek yok, gidiyoruz hadi."

Dizliklerini çıkarıp fileye doğru ilerledi. Fileyi sökmemiz lazımdı ve ben artık bundan nefret ediyordum.

"Ya biz neden her seferinde bu direkleri söküp takmak zorundayız." Burası her zaman antrenman yaptığımız alan olduğu için çok genişti. Maç yapacağımız zamanlarda arenaya gidiyorduk.

"Bizden önce küçük çocuklar burada antrenman yapıyorlar, onlar için her gün söküp takıyoruz."

Çınar'a yardım ederek fileyi söktükten sonra Çınar'ın telefonu tüm salonu inleterek çalmıştı. O telefon ile konuşmak için salondan ayrıldığında ben fileyi düzgünce sarıyordum. Fileyi malzeme alnına taşıyıp direkleri ellerim ile ittirerek götürmeye çalıştım ama yarı yolda yoruldum. Bedenimi geriye bırakıp bir süre soluklandım.

Saat kaç olmuştu acaba?

Oturduğum yerden kalkıp benchde duran telefonumu elime aldım. Saat on biri geçmişti, annemin hala beni aramadığını fark ettim. Umarım başına bir iş gelmemiştir diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Ona mesaj yazarken soyunma odasına doğru gitmiş olan Çınar'ın peşinden gittim.

"Çınarrr!"

Çınar'a seslenerek soyunma odasına ulaştığımda koca salonda sadece ikimizin olması beni germişti. Ona adı ile hitap ediyordum ama aramızda üç yaş vardı. Yaş olarak aralarından en küçük bendim ve onların hepsine abi demem gerekiyordu ama sadece Can Polat'a abi demek istiyordum.

"Çınar Ladin?"

Soyunma odasını tam adını söyleyerek açsam da bir süre kapının arkasında kaldım. Kapının kulpuna elimi koyduğumda Çınar'ın sesi olup olmadığına emin olmadığım bir burun çekiş duydum.

"Çınar?"

Kapıyı yavaşça açıp içeri girdim. Karşımda ağlayan bir Çınar bulmak aklıma gelecek en son şeydi.

---

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
volleyball men - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin