Elli yedi

6.7K 546 18
                                    

Sesini duyunca ötüşmeye başlar,

Göğüs kafesimdeki o suskun kuşlar

Can Polat abi ile ilk durağımız Atakan'ın evi oldu. Atakan onu aradığımızdan beri aşağıda bizi bekliyordu. Soğuktan üşüdüğü her halinden belli oluyordu. Ağlamaktan mahvolmuş gözlerini gördüğümde kalbime bir şey saplandı. Onu ilk defa böyle görüyordum. O an Can Polat abiden sonra aramızda en büyük olan kişinin o olduğunu anlamıştım. Yüzündeki çocuksu ifade gitmiş yerine olgun bir adamın ifadesi gelmişti. İlk önce Can abiye bir süre sarıldı. Can abi ilk defa kendinden itmek için direnmiyordu. "Tamam abim, tamam." Atakan'ın sırtını patpatlarken üst üste bu cümleyi söylüyordu. Atakan'ı tek kolu ile sarıyordu, Atakan iki metrelik boyuna rağmen onun tek kolunun altında kaybolmuştu.

Atakan burnunu çekerek Can abiden uzaklaştı. Ön koltukta oturan ikiliye bakarken bir elim yanağımdaydı. Atakan bana doğru dönüp kısa bir bakış attı. "Kusura bakma Kartal sana selam veremedim." Eli ile yüzündeki ıslaklıkları silerken benim görmemi istemiyor gibi bir hali vardı.

Kısaca "Sorun değil" dedim. Yüzünü silktikten sonra bana doğru uzanıp bana da kocaman bir sarılma verdi. Başım omzuna geliyordu. Kokusu yüzünden kaşlarımı çattım. Geri koltuğuna oturduğunda burnunu çekti. Üzerinde ki kokunun sigara kokusu olduğunu biliyordum ama bir şey söylemedim.

Atakan'dan sonra Oğuzhan'ın evine gitmiştik. Atakan'ın oturduğu rezidans o kadar gösterişli değildi ama Oğuzhan'ın oturduğu rezidans beni şaşırmıştı. İki koltuğun arasından dışarıya bakmak için uzandım.

Şaşkınlık ile konuştum. "Can abi..."

"Ne var?" O kızgın sesi ile bana cevap verse de bana kızgın olmadığını biliyordum. Öküz herifin tekiydi ama yine de seviyordum artık onu. İlk tanıştığımızda beni tek yargılayan o olmuştu, kinci biri değildim bu yüzden o günleri geriye bıraktım.

"Abi sen bizim evi görmemiş gibi yapabilirsin..."

Can abi gülerek bana doğru döndü. "Oğuzhan'ın babası albay bu yüzden burada oturuyorlar."

"Ne? İnternette sadece asker olduğu yazıyordu."

Oğuzhan yanımıza geldiğinde üzerinde pijama vardı. Pijamasını siyah renkliydi ama üzerinde mavi küçük balinalar vardı. Onu ilk defa bu kadar dağınık bir halde görüyordum. Kapıyı açıp yanıma oturdu ve ilk söylediği şey şu olmuştu. "Alkol almam lazım."

"Bu acıdan daha çok uyuman lazımmış gibi duruyor." Ona cevap veren Atakan'a hak veriri gibi başımı salladım.

"Zaten uyumam için içmem lazım kardeşim." Ellerini yüzüne koyup gözlerini ovuşturdu. "Çok kötüyüm, tüm gün hiçbir şey yiyemedim. Yediklerimi de kustum." Oğuzhan'ın yüzüne bakarken babasının albay olmasına rağmen onun nasıl bu karakterde biri olduğunu düşünüyordum.

"Senden farklı değiliz kardeşim." Can abi arabayı çalışırken konuşmasına devam etti. "Biriniz Devrim'i arasın, onun nerede olduğunu bilmiyorum."

Atakan başını cama yaslamış öylece duruyordu. Oğuzhan ise hayattan bir haberdi bu yüzden Devrim'i aramak bana kaldı. Telefonumu çıkarıp Devrim'i arayıp derin bir nefes aldım. Bir kaç çalıştan sonra telefonu açtı.

"Bende seni düşünüyordum." Devrim bir kere beni şaşırtmayacak bir şey söylerse sanki hayatı eksik kalıyordu. Onun sesini duymak içimin bir hoş olmasına neden oldu. O Devrim Yakar sesinden çok uzak olan bir tonda konuşuyordu. Arabadakilerin onu duymasını istemediğim için başımı cama doğru çevirdim.

"Neredesin?"

"İlk önce neden seni düşündüğümü sormayacak mısın?" Sesi o kadar mayışmış geliyordu ki bir an sarhoş olduğunu düşündüm. Stresle bir bacağımı titretmeye başladım.

"Bir şeyleri tekrarlamaktan hoşlanmıyorum. Nerede olduğunu söyle seni almaya geleceğiz."

"Seni düşünüyordum çünkü bizden önce Tunç abinin vefat ettiğini biliyordun ama asla söylemedin. Sabahta o yüzden o haldeydin değil mi?"

Bıkkın bir sesle adını zikrettim. "Devrim..."

"Kartal..."

Aramızda kısa bir sessizlik oldu. Ona ne zaman ismi ile seslensem bana benim adımla cevap veriyordu. Neden efendim, ne oldu, ne var, gibi cevaplar varken adımı kullanmayı tercih ediyordu?

"Çınar'ın evindeyim." Sonunda söylediğinde aklıma başka şeyler geldiği için saçma bir soru sordum. "Çalışma salonuna yakın olan evinde misin?"

"Evet."

"Çınar yanında mı?"

"Hayır, ailesinin evinde."

"Tamam onu alıp oraya geleceğiz."

Onun başka bir şey söylemesine izin vermeyerek telefonu kapattım. Yüzüne kapatmıştım büyük ihtimalle yine. O konuştukça içime bir şeyler oluyordu. Ne hissetmem gerektiğini bilemez hala geliyordum. Şu an bu durumda bunları düşünmek istemiyordum. Can abiye Çınar'ın evine gitmesini söyleyip geriye yaslandım. Oğuzhan başını bana doğru çevirip konuştu.

"Onu getirmemiz zor olacak."

"Neden?"

Oğuzhan'ın cevap vermeye gücü olmadığı için sorumu cevapsız bıraktı ama ben Ladinlere her zaman ilkleri yaşatan biri olduğumu biliyordum bu yüzden Çınar'ı alıp o eve gidecektik.

----

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
volleyball men - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin