Bölüm şarkısı: Besomorph, Arcando, Neoni - Army.
.
.
Bu dünyadan insanlar göçüp gider ama yaptıkları iyi şeyler kalır
Hayatımız sanki bir boks ringinin üzerinde geçiyor. Hepimiz karşımızda yarattığımız korkular ile dövüşüyoruz çünkü biliyoruz, onunla dövüşmediğimiz zaman bizi öldürüp bir hiçmişiz gibi köşeye atacağını. Çoğumuz onula dövüşsek de başaramıyoruz onu öldürmeyi. Onun istediği gibi korkarak ölüyoruz, bambaşka kişiler oluyoruz. Ama kaçımız Tunç abi gibi ringin köşesine kendi rızası ile çekilip onun kendisini öldürmesine izin veriyor?
Tunç abi öleceğini kabullendi demişti Çınar. Kabullenmek bazen iyi sonuçlar doğursa da bazen de kötü sonuçlar ortaya çıkarıyor. Tunç abinin neden kabullendiğini hep merak edeceğim çünkü bende onun gibi her şeyi kabullenip gerçek kendimi öldürdüm. Şu an ellerine baktığım kişi gerçek benden çok uzak biriydi. Onun gibi bedenen ölmemiştim ama ruhum ölmüştü.
Şimdi ölü ruhumun kırıntıları ile hayatıma devam ederken bir gün gelip bedenimin ölümüne şahit olacak insanlar bilmeli ki; bir insan bir kere değil, defalarca ölür. Her ihanete uğradığında, her ayrılığa maruz kaldığında belki de her ağladığında ölür.
Tunç abinin karşısındaki korku neydi? Neden direnmemişti? Arkasında bıraktığı bu yıkımı ölmeden önce görseydi yine ölmeyi seçer miydi? Asansöre binmek yerine merdivenlerden çıkıyordum ve aklımdaki sorular ben her adım attığımda yoğunlaşıyordu. Kapıya geldiğimde bir süre durdum, ellerimi dizlerime koyup derin bir nefes aldım. Arenada yaptığımız tören sonrası eve gitmeyerek Çınar'ın çalışma salonuna yakın olan evine gelmiştim. Oğuzhan çok kötü olduğu için onu buraya getirmişlerdi. Törenden önce kusmuş, hafif bir bilinç kaybı yaşamıştı. Çınar böyle olacağını bildiği için gelmesini istememişti ama o direnmişti. Oğuzhan farkında değildi ama bize her kafa tuttuğunda boka batıyordu. A takımın mesajlaşmalarında Oğuzhan'ın uyuduğunu öğrendiğim için kapıyı tık tıkladım. Kapıyı açan kişi Atakan'dı, beni görünce yüzünde rahatlamış bir ifade geçti.
"Kartal iyi ki geldin. Benim gitmem lazım," Ağlamaktan sesi kısıldığı için söylediklerini çok zor anlıyordum. İçeri girip kapıyı kapattım. "Benimkiler Tunç abinin ailesinin evine gideceklermiş. Can abi ve Çınar'da yok. Oğuzhan ile sen ilgilenir misin?" O ceketini üzerine geçirirken ben başımı sallayarak "Gidebilirsin, bakarım ben" diyerek geri kapıyı onun için açtım. Oğuzhan'ın içmesi gereken ilaçların saatini söyleyip gittiğinde evin içine kısa bir bakış attım.
Dün akşam nasıl bıraktıysak aynı şekilde duruyordu. Oğuzhan'ın yattığı odaya gittim, derin bir şekilde uyuduğunu gördüğüm de içim rahatladı. Odanın kapısını aralık bırakıp içeri geri geçtim. Telefondan saate baktığımda daha yeni saat öğlen on ikiyi gösteriyordu. Telefonumu masanın üzerine bırakıp dağılmış olan şişleri toplamak için bir poşet buldum. Şişeleri ve kapaklarını yerden alıp poşetin içine yerleştirdim.
Tunç abi ile aramda ne vardı bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa son dileğinin yerine geldiği. Bana bir ev borcu olduğunu söylemişti ve o borcunu çoktan ödediğini şimdi görüyordum. Elimdeki poşete ve içeriye kısa bir bakış attım. Kendi evimde bile etrafı hiçbir zaman bu şekilde toplamamıştım. Burada onlar ile geçirdiğim zamanlar bana hep iyi geliyordu bu yüzden de eve gitmek istemiyor, burada onlar ile kalmak istiyordum.
İyi şeyler zaman alırdı. Benim bir Ladin olmam da zaman aldı.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
volleyball men - bxb
Fanfic[TAMAMLANDI] Usanmaz Yenilmez O sadece güler Hep hissiz aşık Hiç görmez kendini ama Suçlar o herkesi Pişmiş arsız Kibirle bir tepeden izler durur Cahil anlayacak gibi İnandım soyundum yine Gafil avlayacak beni Dur o ellerini Bi' ruhumdan çek Çek yo...