Kesinlikle her ters bakışın, her samimiyetsiz gülüşün,
her alınmayan selamın, her bencilce davranışın,
her şeyin bir cezası olmalı şu hayatta.
Gece Çınar'ın yanımıza gelmesi ile koltuğuma geri yatmaya dönmüş Hera ile kısaca mesajlaşmıştım. Uykuya daldığımda saat gecenin bir yarısıydı. Sabah Can Polat'ın küfürleri ile uyanmayı beklemiyordum tabi ki de. Zar zor gözlerimi açıp uyanmaya çalışsam da başaramayıp uykuma kaldığım yerden devam ettim. Yorganı kafama çekebildiğim kadar çekip yorganın içinde kayboldum.
"Kartal... Kalk abim, hadi."
Bu ses Atakan'ın sesiydi ve ilk defa onun sesini bu kadar uysal duyuyordum. Yorganı kafamdan çekip sesin geldiği tarafa tek gözüm açık baktım.
"Bak kibarca söyledim bir kere ama ikinci söyleyişimde üzerine atlar kaldırırım."
Atakan'ın bunu yapacağını bildiğim için başımı tamam der gibi salladım. Beni hemen ikna eden bir tehdit olmuştu bu.
Yorgana son bir bakış attım. Ona sarılıp saatlerce uyumak istiyordum ama yapamazdım. Yorganı üzerimden atıp ayağa kalktım. Bir elimi kabarmış saçlarımdan geçirip geriye attım. Bu hareketi yaptığımda saçlarımın uzadığını fark ettim, saçlarımın ne kadar uzadığını elimle hesaplarken salona üstsüz bir Devrim girdi. Beni görünce gülümseyerek göz kırptı, bense öylece dik dik yüzüne baktım. Üzerinde her zaman olan o Devrim enerjisi yerli yerindeydi, o enerji ile konuştu.
"Günaydın zenginlik içinde sefalet yaşayan takım arkadaşlarım, günaydın halkım."
"Günaydın dünya tipsizler kralı." Can Polat'ın Devrim'e hitaben konuşmasına sırıttım. Can Bey ne kadar da haklıydı, tipsiz Devrim.
Gözlerimi onun üzerinden çekip yorganımı katladım. Gece uyurken ilk gördüğüm yüz oydu, sabah uyandığımda da ilk gördüğüm yüz gene o olmuştu. Böyle düşününce istemsiz bir gülümsenin yüzümde oluşması beni gerdi. Yorganı elim ile düzeltirken Devrim'e doğru bir bakış attım. Masadan bir salatalık alıp ağzına atıp Can Polat ile uğraşıyordu. Ona baktığımı anladığı anda gözlerini bana çevirdi ama her zaman ki gibi ondan daha hızlı çıkıp bakışlarımı ondan çektim.
Yorgan ve yastığı üst üste koyup etrafıma baktığımda Çınar'ı göremedim.
"Ben bunları nereye koyayım?"
"Sen bırak onları ben kaldırırım yerine." Atakan'a başımı sallayarak teşekkür ettim. Yüzümü yıkamak için yerini bildiğim lavaboya giderken her yerden bir insan çıkıyordu.
"Günaydın Kartal."
"Günaydın Oğuzhan."
Oğuzhan çıktığı odanın kapısını kapatırken bana gülümsedi. Bense omuz silkip, lavaboya girdim. Sabahları hep huysuz oluyordum.
Lavabodan çıktığımda etrafta garip bir sessizlik vardı. Kaşlarımı hafifçe çatarak içeri girdim, herkesin yemek masasına elindeki tabakları yerleştiren Çınar'a baktığını gördüm. Sessizliği bozmadan Atakan'ın yanına ilerledim.
"Sorsana abi ne öyle boş boş bakıyorsun?"
"Olum dur bir, anlatılacak bir şey olsa anlatır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
volleyball men - bxb
Fiksi Penggemar[TAMAMLANDI] Usanmaz Yenilmez O sadece güler Hep hissiz aşık Hiç görmez kendini ama Suçlar o herkesi Pişmiş arsız Kibirle bir tepeden izler durur Cahil anlayacak gibi İnandım soyundum yine Gafil avlayacak beni Dur o ellerini Bi' ruhumdan çek Çek yo...