On yedi

8.7K 597 52
                                    


Sabah yeli ılgıt ılgıt eserken

Seher vakti bir güzele vuruldum

Al dudakta inci dişi, bu dünyada yok bir eşi



Çınar'ın hayatında hiçbir şey kendiliğinden olmazdı. Eğer bir şeyler olmuşsa kesinlikle planlanmış bir şey olurdu. Ailesi ne kadar bir şeyler tesadüfen oluyormuş gibi gösterse de Çınar her şeyin farkındaydı. Babasının hastalığının medyaya yakın zaman da yansıyacağını da biliyordu. İşte her şey o haberlerden sonra başlayacaktı.

Çınar elinden sporcu kariyerinin alınıp gitmesine izin vermek istemiyordu. O bu spora tutunmuştu. Hayatındaki birçok şey ile baş etmesinin sebebi buydu. Şimdi elinden en çok değer verdiği şeyin her an alınacak olması onu aşırı geriyordu. Buna izin veremezdi. Eğer verirse Çınar'ın bu hayatta olma sebebi yok olacaktı. Düşüncelere dalmış bir şekilde beklerken sprey boyanın sesini duydu. Bir anda kulak kesilip bekledi. Bu kişinin ne derdi olduğunu merak ediyordu. Saklandığı bahçe duvarının arkasından sesleri dinledi. Bu işe de bir son vermeliydi.

Bir süre daha durduktan sonra tam anı geldiğini hissederek saklandığı yerden çıkıp duvarı boyamak ve elindeki telefon ile konuşmakla meşgul olan kişiye doğru koşmaya başladı. Onu yakalayacağına adı kadar emindi.

Çınar'ın kendisine doğru koştuğunu fark eden siyah kapşonlu kişide aynı hızla koşmaya başladı. Bir sokak boyunca birbirlerini kovaladıklarında Çınar asla yorulmamıştı.

"Dur! Kendi iyiliğin için dur!"

Çınar ne kadar seslense de önünde koşup duran kişi bunu umursamıyordu.

Neden bu koşuşturmaya girdiğini asla bilmiyordu Çınar. Bu işi ondan başka birinin yapması gerekmez miydi? Güvenlikler, polisler?

Duvarlarını boyayıp duran birinden daha önemli işleri vardı!

Bir alt sokağa indiklerinde artık sahil boyu koşacaklardı. Çınar karşıdaki kişinin kendinden kısa olduğunu bildiği için daha rahat koşuyordu. İlk pes edenin karşısındaki kişi olduğunu düşündüğü içinde daha rahattı. Bir süre sonra koşmak karşıdaki kişiye zor geldiğinde Çınar koşuşunu artırıp bir elini ileriye doğru uzattı.

Karşıdaki kişiyi kapşonundan yakaladığında beklenmedik bir yumruk darbesi ile karşılaştı. Uzun ve iri bedeni sarsılırken karşısındaki kişi hiç beklemeden Çınar'ın dizine tekme attı.

Çınar daha ne olduğunu anlayamadan dizinde hissettiği acı ile inledi. Tuttuğu kapşonu canının acıması bile bırakmasını sağlamamıştı.

Çınar Ladin istediği her şeye sahip olurdu.

Tuttuğu kapşonu asla bırakmayarak kuvvetle kendine doğru çekti.

Çınar'ın gözleri karşısındaki kişinin gözlerini bulduğunda dünyasının bir kereliğine durduğunu düşündü.

Masmavi gözler ona korkudan daha çok hiddetle bakıyordu.

Acıyla bakıyordu.

Nefretle bakıyordu.

O kadar yoğun bakıyordu ki Çınar o gözlerde bin bir türlü his buldu.

"Sen..." diyebildi sadece. Daha sonra elini kaldırıp karşısındaki kişinin yüzünü gizleyen maskeyi indirmek için hareketlendi, karşısındaki kişi ondan daha hızlı çıkarak onun elini havada tuttu. Kafasındaki şapkasının kenarlarından saçları gözüküyordu.

O bir kızdı.

Çok güzel bir kızdı.

Çınar hafifçe tebessüm etti. "Kimsin sen?"

Karşısındaki kız kaşlarını çatıp sadece Çınar'a bakarken nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Çınar tekrar yüzündeki maskeyi indirmek için hamlede bulunduğunda kız konuşmaya başladı.

"Çınar Ladin... İyi bir kalbin olduğuna inanmıştım."

Kızın sesi Çınar'ı bu diyarlardan uzak diyarlara götürüp getirdi.

Kız, Çınar'ın bu halinden yararlanıp tek hamle ile Çınar'ın elinden kurtulduğu gibi koşmaya başladı.

Kız koşmaktan asla yorulmamış gibi tam gaz koşarken Çınar öylece kalakaldı...

Çınar kendine geldiğinde elleri ceplerinde sokakta evlerine doğru yürüyordu. Bazen ayağına takılan taşları tekmeliyordu.

Şu birkaç dakika içinde yaşadığı anları gözünün önüne getirip kavramaya çalıştı.

Evlerine ulaştığında evlerinin bu tarafı kullanılmadığı için ilk defa buradan geçiyordu ve ilk defa o kızın çizimlerinden biri ile karşılaştı.

Kocaman duvara boyunun yettiği kadarını kaplayacak şekilde öyle muhteşem bir şey çizmişti. Çınar kızın gözlerinin ve sesinin onu neden bu kadar çok etkilediğini o an anladı.

O bir sanatçıydı, Çınar'da sanata aşıktı. 

Duvara doğru yaklaştı. Elini duvardaki renklerin üzerine koydu. Resim yarımdı ama Çınar'a bir çok duygu hissettirecek kadar tamamlanmıştı.

Çizimin en köşesinde gök kuşağının üzerine şu sözler vardı. Sözlerin yarım olduğu belliydi.

"Yolun sonundasın, yerin dibindesin

Sessizliğin ortasında en derindesin..."

Çınar yarım kalmış olan nakaratı sesli bir şekilde söyleyerek tamamladı.

"Bırakma elini, kendi ellerini. En sıkı tutacak kendinsin yine kendini..."

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
volleyball men - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin