Bölüm şarkısı: Stephen - Play me like a violin
Bombalarla şehirler
Kucak kucağa,
Ölülerle toprak;
Beni de alnımdan bir kurşun öptü
Hayat en beklenmedik anda sizi şu an olduğunuz konumdan bambaşka bir yere getiriyor. İlk başta o an neler yapacağınızı bilemiyorsunuz, eliniz ayağınız birbirine dolaşıyor ama yine de insan olmanın verdiği o etki ile öğrenmeye başlıyorsunuz. Bazılarımız güzellikle öğreniyor bazılarımız zorlukla. Bense bu iki şıktan daha farklı şekilde öğrendim Ladin olmayı. Kendimi onlardan geri çekerek, onlara saldırarak, onları kendimden uzaklaştırmaya çalışarak... Ama en sonunda onlardan biri oldum. Çünkü bu gerçekten kaçamadım. Onlardan biri olmak bana iyi gelecekti. Benim gerçeğim, korkup kaçtığım şey buydu işte. Kendimi iyi hissetmek. Biliyorum ki kendimi bulup ona tutunduğum zaman şu an ki Kartal'dan bambaşka bir Kartal çıkacaktı ortaya. Hemen yanı başımda oturan kişi yüzünden bile tüm olmazları yıkmak istiyorum şu an. Başımı yavaşça ona doğru çevirdim. Tunç abinin en sevdiği filmi izliyorduk.
Öğrendiğim kadarı ile Tunç abi defalarca üniversite sınavına girmiş ve hiçbir zaman başarılı olamamış. Kafasında hep felsefik sorular olan biriymiş. Çok konuşur ama kendinden asla bahsetmezmiş. Bu filmi sevmesinin en büyük nedeni de felsefesiymiş. İlk defa izliyordum bu filmi, sonlara doğru yaklaştığımızda içim içimi yemişti.
Hiçbir şey değişmemişti.
Daha da beter olmuştu.
Derin bir nefes aldım.
"Tunç abiye teşekkür etmem lazım." Devrim'in kulağıma fısıldaması ile ürperdim dudaklarımı oynatarak neden dedim.
"Seni bana getirdi." Tam yanağımı öpmek için hareketlenmişti ki oturduğum yerden aniden kalktım. Devrim az önce oturduğum yere doğru düşerken ben mutfağa ilerledim. Diğerlerinden çekinip çekinmediğini anlayamıyordum. Telefonumun titrediğini hissederek elimi cebime attığım da arayan kişinin annem olduğunu gördüm. Gece bitmiş gün doğmaya yakındı. Annemin asla bu saatlerde uyanık olmadığını bildiğim için tedirgin olmaktan kendimi alamadım. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Efendim anne? İyi misin? Bir şey mi oldu?"
Art arta sıraladığım sorulara cevap vermeden önce burnunu çekmişti. Daha çok endişelenerek bir elimi yemek masasının üzerine yerleştirdim.
"İyiyim Kartalım, seni merak ettiğim için aradım. Sende iyisin değil mi?"
Masanın üzerindeki elim yavaşça yumruk halini aldı. Abim arayım annemin canını mı sıkmıştı acaba?
"İyiyim ben de."
"Çok dikkatli ol oğlum, tamam mı? Kendine ve arkadaşlarına dikkat et."
Hafifçe kaşlarımı çattım, "Tamam, ederim. Sen merak etme."
Annemin konuşmasını dinlerken mutfağa Devrim geldi. Bir an bile yanımdan ayrılmayacaktı büyük ihtimalle. Gözlerim ile onu takip ettim, bir yandan da anneme cevap veriyordum.
"Anne bana en fazla ne olabilir ki?"
Devrim bardakların olduğu yerden bir su bardağı alıp yemek masasının üzerine koydu, buzdolabına ilerlediğinde bana bakmamaya özen gösterse de gözlerinden ne kadar keyif aldığını görebiliyordum.
"Ben dikkat ederim, sende kendine dikkat et. Senin uyku saatin baya geçti, hadi kapatıyorum ben. Sence güzelce uyu."
Annemin neden bir anda bana bu dikkat et tembihlerin de bulunduğunu anlamasam da, annemdi işte, yine kendi kafasında kurduğu bir senaryo yüzünden endişelenmiş olmalıydı. Ben annem ile kısa bir veda konuşması yaparken Devrim bardağa su dolduruyordu. Buzdolabından su içmesine gerek var mıydı cidden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
volleyball men - bxb
Fanfic[TAMAMLANDI] Usanmaz Yenilmez O sadece güler Hep hissiz aşık Hiç görmez kendini ama Suçlar o herkesi Pişmiş arsız Kibirle bir tepeden izler durur Cahil anlayacak gibi İnandım soyundum yine Gafil avlayacak beni Dur o ellerini Bi' ruhumdan çek Çek yo...