Elli dokuz

6.7K 580 33
                                    

Bölüm şarkısı: Resa Saffa Park, Love ain't free
.
.
.

Bir yer bulalım, dünyadan uzak

Araba yolculuğumuz boyunca herkes şaşkınlığını koruyordu. Çınar'ın evine girmek için biraz dağları aşmam gerekmişti. O korumalar canımı sıkmasaydı cidden inat etmeyecektim ama canımı bir kere sıkmışlardı işte. Anladığım kadarı ile Çınar'ın annesinin izin vermediği hiç kimse o eve giremezmiş. Meral hanım ne kadar sevimli biri gibi görünse de böyle bir kural koyduğunu öğrendiğim an, o sevimliliği bir anda gözümde silinmişti. Çınarların genel olarak kullandıkları üç evleri varmış ve Meral Hanım gittiğimiz bu eve Devrim'den başka kimseyi kabul etmiyormuş ama diğerlerine çok rahat girebiliyorlarmış. O evde ne varsa artık Merak Hanım kimsenin görmesini istemiyor olmalıydı. Çınar'ın çalışma salonun yakın olan evine gelmeden önce Oğuzhan'ın ısrarı üzerine hepimize yetecek alkol almıştık. Evde Devrim olduğu için onu aramış onunda alkol aldığını öğrendiğimizde onlara biraz uzaktan baktım.

Benim tanıdığım has takım değil de başka kişiler gibiydiler. Hüzün insanı değiştiriyordu.

Devrim'i fazla incelemeden içeri girdim. Kendimi koltuğa atıp öylece durdum. "Beni yordunuz!" diye söylenmeden geçmedim. Onları bir araya getirmek bu kadar zor olmamalıydı.

Oğuzhan elindekileri yemek masasına koyarken onunla göz göze kalmıştım. Bana dil çıkardığında aynı şekilde bende ona dil çıkardım. Aptal çocuk...

"Oha kankaaa, sende gelmişsin." Devrim'in şaşkın sesi ile ona doğru döndüm. Çınar'a sarılıyordu. Hemen yanlarında duran Atakan onların sarılmalarını görerek onlara doğru ilerledi ve sarılmaya ortak oldu. Hafifçe gülümsemekten kendimi alamadım.

İşte tam olarak bu olması gerekiyordu. Birbirlerinden uzak kalkarak hiçbir acıyı çözemezlerdi. Acı onlarındı ve istedikleri gibi acılarını yaşamaları gerekiyordu. Çınar, ikisini kendinden uzaklaştırıp yemek masasına ilerledi. Tabi Devrim'in o yapışık halinden kurtulması zor olmuştu ama Devrim bu sefer çok direnmedi. Oğuzhan'ın açtığı şişelerden birini hiç düşünmeden alıp kafasına dikti. Can abide ona eşlik ediyordu.

"İşte aradığım ortam." Devrim kollarını iki yana açtı, benim oturduğum koltuğa doğru baktığında tek kaşımı kaldırdım. Bakışlarımı ondan çekip yemek masasındaki kişilere baktım.

"Teşekkürler çakma Ladin."

Devrim'in kime çakma Ladin dediğine bakmak için ona doğru döndüm. Bana baktığını gördüğümde kendimi işaret ettim. Başını evet der gibi salladı. Onunla uğraşacak halim yoktu bu yüzden bir şey demeden başımı geriye doğru attım. Kollarımı göğsüme birleştirip gözlerimi kapattım.

"Kanka bu gömlek... Sizin markadan değil lan."

"Evet değil."

Atakan ile Devrim konuşuyordu. Burada giyim marka sahibi olan tek kişi Devrim olduğu için olayın ne olduğunu anlamasam da dinlemeye devam ettim.

"Hangi marka bu? Sen bilinmedik bir marka giymezsin."

"Hakikaten lan, neden şu an alın yazısı gibi marka ismi yazmıyor senin üzerinde?"

Can Polat'ında konuşmaya dahil olması gözlerimi açıp Devrim'e bakmamı sağladı. Alkol şişesini kafasına diktiği için onlara cevap veremiyordu. Başımı hafifçe yana yatırdım. Altında siyah yüksek bel pantolon, elinde şık bir kemer, üzerinde siyah bedenini tamamen saran bir tişört ve onun üzerinde yeşil gömlek vardı. Atakan gömleğin sağını solunu inceliyordu. Gömlek bana bir yerden tanıdık geliyordu ama... Bir anda ayağa kalktım. Aniden ayağa kalkmak kısa bir baş dönmesi ve ardından etrafı görememek getirse de hemen gitmişti. Yemek masasına yaklaşıp gözlerimi Devrim'in üzerinde tuttum.

volleyball men - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin