Elli altı

6.9K 568 57
                                    

İçimde dağların uğultusu var

Bu dümdüz ovada sürüklenmem ben

Antrenmandan sonra Tunç abinin haberi herkese yayılmıştı. Yarın defin işlemleri gerçekleşecekti. Çınar haberi verdiğinde ortamda dehşet bir sessizlik oldu. Kimse ağıt filan yakmıyordu ama kimse de konuşmuyordu. Çınar her şeyi teker teker açıkladı. Anlatırken sadece benim Tunç abi ile olan bağlantımı bahsetmemişti. Onun açıklanmasından sonra da kimse konuşmadı. Sessizlik içinde soyunma odasına gittik. Sessizlik içinde çalışma salonundan çıktık...

Her zaman eve geldiğim zaman ilk önce anneme seslenirdim ama bugün eve sessizce girdim. Çantamı kapının yanına öylece bıraktım. Odama girmeden önce ellerimi ve yüzümü yıkadım. Yine tüm hırsımı ellerimden çıkarmıştım. Kıpkırmızı ellerim ile odama doğru yürüdüm.

"Kartal?" Annemin sesi yakından geliyordu. Kapıyı açıp koridora baktım. "Efendim?"

"Sen mi geldin?" Annemi salonun kapısının önünde görünce kaşlarımı hafifçe çattım.

"Hayır anne," odamı es geçip anneme doğru ilerledim. "Antrenmandayım hala." Yorgunluktan bitik bir halde olan bedenimi annemin yanına doğru ilerlettim. İkimiz beraber salona girmiştik.

"Tüm haberlerde sizin kulüpten bahsediyorlar. Duyduğum zaman çok üzüldüm."

Başımı hıhı diyerek salladım. Annem bir kolunu omuzlarıma koyup bana sarıldı. Beraber oturma odasına geçtiğimizde televizyonda Tunç abinin vefatından bahseden bir haber vardı. Derin bir nefes alıp verdim.

"Ladin sporun sahibi ve voleybol takımının takım kaptanı Çınar Ladin, üzücü haber hakkında açıklamalarda bulundu."

Ekranda Çınar'ın adını duymak alışık olduğum bir durumdu. Önceden onu tam buradan izlerdim ama şimdi tek telefon uzağımda olan bir insandı. Anlık gelen sinir ile ağzıma ne gelirse söyledim.

"Ya sikicem şimdi dağı taşı! Her boku neden bu çocuk açıklamak zorunda kalıyor?!"

Annemden bana doğru gelen yastık ile kafam sarsıldı. Yüzüme düşen saçlarıma üflerken yüzümde sinirli bir ifade olsa da annem benden daha sinirliydi. "Ağzını dövdürtme çocuk bana."

"Ama anne-" elimle televizyonu gösterdiğimde bir anda Çınar'ın ekranda belirmesi konuşmamı yarıda kesti.

"Hem Ladin spor için hem de benim çok önemli biriydi. Parkede nasıl mücadele ediyorsa hastalığı içinde aynı mücadeleyi verdi." Alt dudağını ısırıp gözleri bir süre bir yerlerde takılı kaldı. Başını hafifçe eğecek gibi oldu ama vazgeçip başını kaldırdığını fark ettim. "Kaderin önüne geçemiyoruz. Bize bıraktığı anılar hiçbir zaman silinmeyecek."

"Çınar Bey en son görüştüğü kişi sizmişsiniz size bir şeyler söyledi mi?" Çınar, önüne atlayan muhabire bir süre öylece baktı. Boş bir bakış vardı gözlerinde. Çınar başını hayır anlamında iki yana salladı ve konuşmasına devam etti. "Defin işlemleri yarın yapılacak." Kısaca söyleyip her şeyi bitirmek ister bir tavır takındı. Etrafındaki korumlar ile kalabalığın arasında yürümeye başladı. Etrafında neden bu kadar çok insan vardı? Kaşlarımı çatıp ekrandan gözlerimi ayırmadım. Çınar hareket ediyordu ama etrafındaki seslerin neler söylediği anlaşılıyordu.

"Hastalığının ölümcül olduğunu biliyor muydunuz?"

"Daha önce hasta mıydı? Düşüşünü bahane mi ettiniz?"

"Bu sezon şampiyon olabilecek misiniz?"

"Kartal Karatay onun yerini doldurabilecek mi?"

Ekranda adımın duyulması beni gerim gerim gerdi. Ellerimi yumruk yapıp gözlerimi asla kırpmadım. Çınar'ı ortamdan uzaklaştırmaya çalışsalar da başaramıyorlardı. İnsanlar etrafını çevirmişti ve Çınar'ın gittikçe sinirlendiğini görebiliyordum. Onu bir Devrim kadar iyi tanımasam da birlikte çok zaman geçirmiştik.

volleyball men - bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin