Bölüm 30

10.3K 692 304
                                    




Merhabalar bebekler.. Nasılsınız bakalım? Umarım herkes iyidir.

Size upuzun bi bölümle geldim doyasıya okuyun.

Ve lütfen lütfen oy vermeyi, bol bol yorum yapmayı unutmayın. 🧡

Ama önce Güllerrrr.. 🥀🥀🥀

İyi keyifler diliyorum canlarım.

...

Sırtımı yasladığım hastane koridorunda, etrafta yankılanan sesler beynimin içersinde dört bir yana çarpıp duruyordu. Başımın her iki yanına bastırıp eğdiğim kafamı kaldırıp Polat abimin çektiği acıyı görmek istemiyordum.

Abimler onu sakinleştirmek için baya çırpınsa da bir süre sonra onlarda onu kendi hallerine bırakmışlardı. Kardeşi gibi gördüğü adam kalbine saplanacak iki kurşunu kendi kaburgasına yemişti.

Abimin vurulma ihtimaline mi yansam yoksa Mert abinin iki saattir ameliyat masasında yaşam mücadelesi vermesine mi bilemiyordum.

Annem karşı koltukta başına örttüğü yazmayla ellerini açmış öne arkaya hafifçe sallanarak dua ediyordu. Babam onun tepesinde binbir doktor arayıp hastaneye çağırıyordu çünkü az evvel ameliyata koşan bi doktor kurşunun çok riskli bölgelere saplandığını durumun kritik olduğunu söylemişti. Hepimizin yüreğine nasıl bi acı verdiğini bilmeden..

Yiğit abi yan koltukla başını elleri arasına almış sessizce oturuyordu. Ablası iki kere aramıştı ama açmaya cesaret edememişti. Mirkelam abim yanıbaşında arada omzunu sıvazlayıp Mert'in sapasağlam burdan çıkacağını canı gönülden inanarak söylüyordu.

Alt katlardan gelen insan sesleri her geçen saniye artıyordu. Haberi alan koşup geliyordu ama babam kimseyi ameliyat koridoruna almamıştı. Bir ara Bahtiyar abinin telaşla içeri girdiğini ve Zahit abimin yanına geçtiğini hayal meyal görmüştüm.

Gözümden akan bir damla yaşı da kimseye çaktırmadan bileğimle sildim. Yüreğim korku doluydu, içimden bildiğim bütün duaları sıralarken tek temennim Mert abinin yeniden ayağa kalkmasıydı. Bu kadar kısa sürede ona alışmam ve yokluğunun canımı acıtması normal miydi bilmiyordum ama onu hepimiz çok seviyorduk.

Polat abimin bir kere daha sertçe duvara vurmasıyla irkildim. Cihan abim kolunu sımsıkı tutup indirirken gözleri acıyla kısılıyordu.

"Niye kimse bir şey söylemiyor lan! Kaç saat oldu, nerde benim kardeşim?" Elini Cihan abimden kurtarıp bir kere daha vurdu. "Nerde!"

"Abi dur da işlerini yapsınlar, gözünü seveyim bir şey olmayacak."

"Hele bi olsun!" Sesini yükseltti. "Hele bi olsun!! Taş üstünde taş bırakıyor muyum bu İstanbul'da."

"Tamam abim, gel otur kurbanın olayım."

"Bırak beni.. Kardaşım iki seksen yatıyor orda sen bana otur diyorsun!"

Kafamı yeniden eğip gözlerimi sıkıca yumdum. Ameliyat odasına en yakın ben oturduğumdan içerideki telaşlı koşuşturma seslerini çok iyi duyabiliyordum ve her bir seste yüreğim ağzıma geliyordu.

Yan tarafımda çıtı çıkmadan oturan Yiğit abinin telefonu bir kez daha çaldı. Gözlerini acıyla yumup elini ceketinin cebine attı. Ekranda gördüğü 'Ablam' yazısı gözlerinden bir damla yaş akmasına sebep oldu ama sertçe yutkunup yeniden cebine koydu.

Ayağa kalkıp göz altlarımı hızlıca kuruladıktan sonra elimi cebine attığım gibi telefonu çekip aldım.

"Gülçehre.."

MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin