Bölüm 18

13.6K 678 364
                                    




Herkese Selaaammm 💃🏻

Nasılsınız bakalım, nasıl gidiyor hayat? Bir yaramazlık yoktur inşallah. 🙏🏻

Benim moralim sıffırr çünkü Dolandırıldımm kızz..💔 😂
İnternet alışveriş faciası yaşadım. 🤦🏻‍♀️

Neyse size upuzuuun bi bölümle geldim doya doya okuyun aşklar. Tamı tamınaa 6000 kelimelik bir bölüm. 🧡🥰

Amaaa vote ve yorumları eksik etmeyin pleaseee..

Gülleriiimm... 🥀

...

Akşam güneşi usul usul mutfağımıza vuruyordu. Saat akşam beş civarlarındaydı. Masada duran az evvel annemin bıraktığı radyodan bi türkü usul usul çalıyordu.

Fırın eldivenlerini elime geçirip üzerine susam döktüğüm poğaçalarımı fırına attım.

"La la laa.. la la laa.." biraz içimden devam ettim. "Fikrimin ince gülü. Kalbimin şen bülbülü.."

Annem arkamda bir elini yüzüne yaslamış, durgun bi denizi andıran gözleriyle dalmış beni izliyordu. Yüzünde huzurlu bi tebessüm vardı fakat arada bir dalıp durgunlaştığını farkediyordum. Aklından neler geçip gidiyordu Allah bilir.

"O gün ki gördüm seni.. yaktın ah yaktın beni."

Önüne bıraktığım kahve çoktan soğumuştu fakat o hiç içmemişti. Dalgınlığını bozmadan önündeki fincanı alıp döktüm. Onun yerine ikimize de sütlü kahve hazırlamak istedim. Sütü cezveye koyup ısınmasını beklerken fincanlara granül kahve koydum.

"Ateşli dudakların, gamzeli yanakların.."

Normalde sütlü kahve sevmezdim fakat birkaç kez annemin içtiğine şahit olunca sevdiğini anladım. Kaynayan sütü bardaklara pay edip karıştırarak annemin önüne bıraktım. Dalgın gözleri her haraketimi takip etse de bi yorumda bulunmuyordu.

"Gördüğüm günden beri.. olmuşum inan deli."

Kendi kahvemi masaya oturmaktansa tezgaha yaslanarak içmeyi tercih ettim. Yüzündeki minik gülümsemesi ile sonunda elini yüzünden çekip fincanını eline aldı.

"O gün ki gördüm seni, yaktın ah yaktın beni.."

Kahvemden bir yudum alıp tabağa bıraktım yeniden. Tezgahın üzerindeki duruladığım bulaşıkları hızlıca makineye attım. Bir yudum daha alıp tezgahın altında koyduğumuz bezlerden alarak heryeri güzelce sildim. Yine yıkadığım bezi tezgahın altına koydum.

Mutfağımız o kadar softtu ki en ufak detay bile büyüyü bozuyordu sanki. Bu yüzden tezgahın üzeri nerdeyse bomboştu. Sadece en sağda buzdolabına yakın yerde beyaz gold detaylı çok şık görünen büyük bi kahve makinesi vardı. Ama onu kullanmayı bilmiyordum. Türk kahvesi için değil de daha farklı kahveler içindi.

Dikdörtgen yapıda sağdan L şeklinde uzun beyaz tezgahımız vardı. Solda uzun açılıp kapanabilen bi yemek masası vardı ve oda sütlü kahve rengindeydi. Yerde bembeyaz bi halı, beyaz mermerler ve yine beyaz dolaplar.

Arada sadece ahşap detaylar vardı. Bu yüzden olduğundan da büyük ve ferah duruyordu. Açıkçası ben her zaman mutfakta oturmayı severdim, köydeki iki kişilik minicik masamıza rağmen çok hoşuma giderdi orda oturup çay kahve içmek.

Usul usul içeriye dolan akşam güneşi direkt yüzüme vursa da rahatsız olmadım. Anneme arkadan vurduğu için yüzüne düşen perçemler koyu renkli gölgeler oluşturmuştu. İnce uzun parmaklarını turuncu tutamlarına dolayıp umursamazca arkaya fırlattı ama arsız saçlar yeniden düştü önüne.

MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin