Bölüm 50

14K 777 229
                                    






Merhabalar, nasılsınız diye sormuyorum bile hiçbirimiz iyi değiliz. Allah ülkemizi beter felaketlerden korusun. Tekrardan hepimize geçmiş olsun.

Bölüme gelirsen epeydir yoktum, yarımdı ve bir türlü tamamlayamıyordum. Zor da olsa ittire kaktıra size 10 bin kelimeye yakın uzun dolu dolu bir bölüm yazdım. Yokluğumuzu telafi etmek adına iki bölüm uzunluğunda keyfini çıkarın. 🧡

Bölüm güllerimiz.. 👉🏻🥀

...

Akıp giden yollar.. öğlen güneşi..
Aralık camdan içeriye doluşan tatlı esinti boynumdaki saçları havalandırıp duruyordu.

Yarım saat önce kahvaltımızı yapıp köyden çıkmıştık. Saat henüz öğlen bir bile olmamıştı, aklımda bizimkilerin vereceği tepkiler yüzünden huzursuzluk kol gezse de nenem güven veren sesiyle halledeceğini söylemişti.

Çakır yanımda.. sol elini büküp dirseğini açık cama yaslamış diğer eliyle direksiyonu tutuyordu. Bakışlarını ara ara yüzümde hissetsem de karşılık vermemiştim. Dün geceden beri.. daha doğrusu öpüştüğümüz andan beri bırak tek kelime konuşmayı yüzüne bakamıyordum.

Yüzüne bakınca bakışlarımın dudaklarına kayıpta rezil olmamdan korkuyordum. Nasıl öpmüştü ama..

Yeniden verdiği sıkıntılı soluk sesini duyduğumda bir an ona doğru dönecek gibi olsam da dönmedim. Resmen ona dönmem için kendi kendine çırpınıyordu sabahtan beri. 15 dakika önce arabayı bi eczanenin önüne çekmiş elinde güneş kremiyle geri gelmişti. Deli gibi merak etsemde ne olduğunu soramayıp yalnızca yutkunmuştum.

"Sen sabır ver yarabbim.." kısık sesiyle beraber vitesin yanındaki paketinden tek dal sigara çekip zipposuyla tutuşturdu.

Kendi yarım camını iyice açıp o tarafa iyice kaykılarak bana doğru esecek olan dumanın önünü kesti. Haraketiyle beraber omuzlarım gevşedi ve gözlerimi bir iki saniye yumup geri açtım.

Dün gece evlenelim demesiyle aralıksız beş dakika suratına alık alık baktıktan sonra eve koşmuştum. Belki de utancım bu yaptığım rezillikten de kaynaklı olabilirdi. O güzelim anların ardından yaptığım fiyasko haraketler.. ah! Hiç benlik değildi hiç.

Öndeki araca basılan yüksek sesli kornayla irkildim. Gittikçe geriliyordu ve sebebi tepkisiz oluşumdu.. neyse ki olay çıkarmadan arabayı sollayıp yola devam etti.

Elindeki yarım sigarasını fırlatıp kafasını koltuğunun başlık kısmına bastırdı. Tabiki ben bunları ona bakarak değil kendi tarafımdaki az da olsa görünen cam yansımasından izliyordum.
Beyaz keten gömleğinin hakim yakaları sere serpe açıktı.

Şeytan, bakışlarımı açık tenine dikmemi söylese de bugün uslu olma yemini etmiştim uyanır uyanmaz. Çakır arabaya biner binmez düğmelerini karnına kadar açmış sinirle üst üste sigara yakmıştı.

Ellerimi gerginlikle birbirine sürttüğümde bakışları ellerime düştü ama bir tepki vermeden yeniden önüne döndü. Havaalanına ayrılan yola sapacağımızı sandığımda beni şaşırtıp sağdan ilerlemeye devam etti. Bu sefer merakla ona dönsemde karşılık vermeden yola bakmaya devam etti.
Nereye gidiyorduk Allahaşkına! Zaten yeterince gergin ve biri duyar diye korkuylaydım. Çakır'ın ise dünya yansa umrunda değildi. İnat değil miydi ulan bende sormayacaktım!

"Gitmeden önce biraz gezmek istersin diye düşündüm, hava çok güzel yüzeriz biraz."

Düşünceli adamım.. istemez miydim deli gibi isterdim. Bi cevap bekler gibi bana döndüğünü hissettiğimde gözlerim daha gözlerine bile değmeden dönüp kafamı salladım ve yeniden önüme döndüm.

MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin