Mer-Ha-aba-Larrr... Yazdığım en hızlı bölüm olabilir arkadaşlar tahmin ettim hızla geçeceğinizi o yüzden canla başla yazdım tamı tamına 8500 kelimelik her saniyesi dolu dolu bi bölüm yazdım size. Hadi yine iyisiniz 🤓Sınır konusuna gelirsek.. sınır koymaktan gerçekten hoşlanmıyorum, ama rica ediyorum sizde emeklerimin karşılığını verin biliyorum beğeniyorsunuz ama oy vermeye gelince geridesiniz birde bir gün bölüm geciktimi bana demediğinizi bırakmıyorsunuz. Size güveniyorum geçen bölümki gibi güzel oy ve yorum yapın..💔❤️🩹
Herkes bölüme özel güllerimi versinn.. 🥀🥀
İyi keyifler diliyorum 🧡
...
Donup kalan bedenlerimizin arasında sadece bir adımlık mesafe vardı. Sol taraftan vuran sokak lambasının sarı kısık ışığı ikimizi de az biraz karanlıkta bırakıyordu ama birbirimizi çok net görüyorduk.
Kapıya çıktığıma içten içe binbir lanet ederken tanımadığım bir şehirde tanımadığım bi sokakta yabancıyla böyle savunmasız karşı karşıya kalmak biraz beni ürkütmüştü. Üstelik ayaklarım çıplaktı ve üstümde atlet ve tayttan başka hiçbir şey yoktu!
Kollarımı göğüslerime sarmak istesemde kal gelmiş gibi haraket edemiyordum.Çakır gözler, gözlerimden bir saniye bile ayrılmazken sertçe yutkunup gözlerimi kırpıştırdım. Ayağımın üzerinde hissettiğim hareketlilikle ağzımdan istemsizce bi 'Hiyh' nidası çıkarken. İkimizin de bakışları aynı anda yere döndü.
Anne kedi benim ayağımda uzanırken yavrusu karşımdaki adamın kaliteli olduğu besbelli olan ayakkabıların üzerine uzanmıştı. Utançla çıplak ayaklarımı kıpırdatırken karşımdaki adamın bakışları yeniden bana döndü. Uzun boyundan dolayı başımı hafifçe kaldırıp çekingen bi ifadeyle gözlerine baktım. Gözlerinin rengi ne güzeldi öyle.. göz bebeğinin siyahlığı normalden daha büyük olduğu için kenarı taraftaki mavilik çok buğulu duruyordu.
"Şey.." diye mırıldandım ayaklarıma tekrar bakarak. Utanmıştım böyle durmaktan. "Kedinin yavrusu kapıda kalmışta." Kuruyan dudaklarımı ıslatıp sertçe yutkundum. "Onu k-kurtarmak için böyle çıkmıştım.."
Neden açıklama yapıyordum ki! Elimi kafama vurmamak için yumruk yaparken bakışlarımı zorda olsa ondan koparıp etrafa bakınmaya başladım. Dışarda yalnızca cırcır böceklerinin sesi ve ayaklarımızın dibinde mırıldanan kedilerin sesleri vardı. Birde hala duyulan kemençe sesleri..
"Anladım."
İçimden irkilsemde dışımdan hiçbir şey çaktırmadım. Sesi.. öylesine tok ve gürdü ki etrafta olan bakışlarım istemsizce hızla ona dönmüştü. İkide bir yutkunduğundan kıpırdayan adem elmasına bakasım geliyordu ama tuttum kendimi. Kendimi sapık gibi hissediyordum.
"H-hım?"
Oda gözlerini kırpıştırıp kafasını bi tık yana eğdi. "Anladım."
Kafamı hızla salladım, elimle arka tarafı işaret ettim. "G-gideyim ben."
Kafasını ağır ağır sallamaktan başka bi tepki vermedi. Ellerimi birbirine sürtüp bi adım geri gidecekken ayağımın üzerindeki hesaba katmadığım ağırlıkla geriye doğru savruldum.
"Hiyhh.."
Elleri hangi ara cebinden çıkmıştı da sımsıkı belime tutunmuştu anlamadım. Bedenim geriye yaslı havada asılı kalmışken her iki koluna da tüm gücümle tutunmuştum. Saçlarımın uçları yerlere değerken tırnaklarım gömleğinin altından bile hissedilir şekilde tenine batıyordu. İkimizde şaşkınlıkla birbirimize baktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE
Teen Fiction'Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden erken çıkar. Ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle senin olan sana gelecektir..' 🥀 Muğla'nın izbe bir köyünden çok uzakta.. Büyülü şehir İstanbul'da, Tüfekçi yalısının kapısına bir not bırakıldı... Biz bun...