Biz geldikkk, akşam sefası olaraktan. Hehehe özlediniz mi? 🧡
Upuzunnn bir bölüm yazdım alın hayrını görün. 🧡Ama önceee... 🥀🥀🥀
İyi keyifler diliyorum efendim...
...
İçimde korkuyla karışık heyecan birbirleriyle çakışmaya girdiğinde yalnızca derin derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Babam izin vermişti değil mi? Ben yanlış falan anlamıyordum yani? Kollarında kedi gibi kıvrıldığım adam birde ilk tanışmaya Polat abimden başlamak istediğini söylüyordu.
Çakır gözleri öyle bir keyifle parlıyordu ki içten içe bu mutluluğunun bozulmaması için dualar ettim. Yüzünde geldiğimden beri bitmeyen bir tebessüm vardı ve bana da bulaştırıyordu.
Kollarımı sıkıca boynuna dolayıp sırıttım. "Polat abim seni öldürür."
Kafasını geriye yatırıp bugün kaçıncı kez olduğunu sayamadığım gülüşlerini bıraktı. "Öldürsün gülüm, ne isterse yapabilir bana. Eh kardeşini alıcam olsun o kadar."
Elimi omzuna çarpıp pislik diye mırıldandım. Bayılıyordu benimle uğraşmaya. "Kız kardeşin olsa, böyle konuşabilir miydin acaba?"
Yüzündeki gülüş bozulurken dilini sinirle dudaklarında gezdirdi. "Haydaa.. babam bir sen iki yok o olsa yok bu olsa! Ben olmayan bacımın izdivacını düşünüp niye sinirleneyim durduk yere şimdi?"
Sırıtıp tek kaşımı kaldırdım keyifle. "Yaa düşününce sinir bozuluyormuş dimi Çakır bey? Uğraşmayacaksın abimlerle, yoksa.."
Kaşları hızlıca havaya doğru kalktı ve omuzlarımdaki ellerini yeniden belime kaydırdı. İstemsizce sesim kesilirken belimden çekip iyice kendine yapıştırdı. Dilini dudaklarında gezdirip üzerimde bir dev gibi büyüdü. "Yoksa ne küçük sevgilim?"
"Yoksa bende senle uğraşırım." Diye mırıldandım gözüm dudaklarına kayarken. Çok fazla ıslak ve kışkırtıcı duruyordu.
Burnundan nefes vererek gülse de bunun pek keyiften olduğunu sanmıyordum. Daha çok alaylı bi gülüştü.. "Bana yüzümü göremezsin masallarını anlatma güzelim, bugün yeterince dinledim zaten." Baş parmağını alt dudağıma sürttü. "Sabır kotamın nerde dolup taşacağını inan görmek istemezsin aşkım, hiç yaşanmaması gereken şeyler yaşarız yoksa."
İçimden kahkaha atmak gelse de kendimi tutup hala dudağıma sürtünen baş parmağını umursamadan ağzımı aralayıp ılık nefesimi parmağına bıraktım. Yüzündeki keyifli ifade dona kalırken ilk seferde yutkunmakta zorlandı.
Gözleri dudaklarıma düşerken ne yaptığımı sorgular gibi gözlerime döndü. İçimde yanan şeytani bi ateşin yansımalarını gözlerimde hissediyordum. Sırıtmamak için kendimi çok zor tutarken aynı anda dudaklarına saldırmamak için de zor duruyordum. O dudakların tadını bilipte dibinde durmak çok zordu zaten. Çakır'a dokunmak, ona değmek ve onu öpmek bana acayip bir güç veriyordu.
Boynuna sarılı kollarımı önce boynundan sonra göğsünden ve karnından sürterek belimi tutan ellerinin üstüne yasladım. Elimin geçtiği her nokta kasılıp yükselirken daha fazla oyalanırsam üstüme atlayacağını biliyordum. Parmak ucumda yükselip burnumu burnuna sürttüm, çakır gözler bir saniye olsun dudaklarımdan kopmazken ben tam tersi gözlerinin içine bakıyordum. Hızlı soluklarıyla beraber göğsü o kadar hızlı yükselip alçalıyordu ki sanki saatlerce koşmuş gibiydi.
"Çakır.." diye mırıldandım.
Kaşları çatılır gibi olsa da yutkunup üzerime doğru biraz daha eğildi. "Hım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE
Teen Fiction'Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden erken çıkar. Ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle senin olan sana gelecektir..' 🥀 Muğla'nın izbe bir köyünden çok uzakta.. Büyülü şehir İstanbul'da, Tüfekçi yalısının kapısına bir not bırakıldı... Biz bun...