Merhabalar sayın okuyucularımm.. Amanda aman benim bölümler jet gibi okuyan da yıldıza basmayan hayııınn okuyucularımm. 😂Özlediniz mi kız beni ben özledim valla..
Ulan varya aslında geçen bölümki koyduğum sınırı da geçmemiştiniz ama yinede bitince atayım dedim ah benim şu pamuk kalbim..
Ama bir dahaki bölüm ne zamana gelir bilemem 😈 (Vote ve yorumlara bağlı😈)
Ama önceee Güllerim Gelsiiinn.. 🥀🥀🥀
Haydi şimdi bölümün tadını çıkartın çünkü upuzuuun ve dolu dolu oldu. 🧡
...
'Evet sayın seyirciler, şehir klübünde çıkan kavganın görüntülerini şimdi ekrana getiriyoruz.'
Mert babamın önünde onu hem tutmaya çalışıp hemde karşısındaki takım elbiseli iki adamı yumrukluyordu. Annem sağ arka köşede dehşetle olan biteni izlerken Mert onu çeken kamerayı farkeder fark etmez elini de havaya kaldırdı.
"Ne çekiyorsun oğlum? İndir lan şu kamerayı!"
Artık hem iki adam hemde kameramanlarla boğuşma yaşananınca görüntü kesiliyordu. Ekrana yeniden spiker çıktı.
'İş adamlarının katıldığı bu özel gecede yaşanan tatsız olaylardan sonra kutlama yarıda kesilmek zorunda kaldı. Sayın Ali Tüfekçi ve eşi Amire Tüfekçi az evvel şahsi araçlarıyla geceden ayrıldı, kendilerine geçmiş olsun diliyor bu tarz tatsız olayların tekrar yaşanmamasını temenni ediyoruz."
Televizyondaki ekrandan bakışlarımı çekip tekrar elimdeki pamuğu Mert abinin hafif kan sızan kaşına bastırdım. Islıklı bi nefes verip yavaş der gibi bi bakış atınca dudak büküp kafamı salladım.
"Keşke hiç gitmeseydik hep benim ısrar etmemden oldu." Diye mırıldandı annem üzgün sesiyle.
"Amire beni daha da sinirlendirme senin ne suçun var, adam densiz densiz konuştu susacak mıydım?"
Salladığı ayağını zorlukla durdurdu.Abimle sahilden ayrılıp başka bir yere geçecekken gelen telefonla eve dönmek zorunda kalmıştık çünkü babam katıldıkları kutlamada birileriyle kavga etmişti. Haberi alır almaz eve geldiğimizde bütün ev ahalisinin salonda toplanıp çıkan haberleri izlediğini görmüştük. Ben sinirle kendi kendine söylenen Mert abiye pansuman yaparken Yiğit abi bir köşede ona bakıp sırıtıp duruyordu.
"Oğlum her şeyi geç senin kaşına kim vurdu?"
Mert sinirle burnunu çekse de saygılı sesini bozmadı. "Kameraya tekme atarken bi parçası fırladı kesti kaşımı kimse vurmadı Ali abi."
Annem korkuyla elini ağzına bastırıp omzunu ovdu. "Ay Allah korumuş ya gözüne gelseydi.."
"Yok ben bulucam o kameramanı zaten koydum kafaya."
Babam sinirle salladığı ayağını yeniden durdurup ters ters baktı. "Hala bulucam diyor ya.. oğlum hadi ben bir köşede adamla tartışıyorum sen nerden gördün beni de uçtun yanıma? Hadi uçtun, niye sorup sormadan kafa atıyorsun adama!" Sinirle önündeki çay kaşığını Mert'in bacağına fırlattı.
Yiğit ve abilerim ellerini ağzına bastırıp gülmemek için başka yerlere bakarken annemle ben hala yatıştırır şekilde Mert'in omzunu ovuyorduk. "Ulan hadi kafayı da attın.. Beni niye tutuyorsun oğlum!"
"Abi ben sen hiç bulaşma diye geçtim önüne yoksa tekte hallederdin hepsini biliyorum."
"Yürü git lan hiç bulaşma diyeymiş-miş.." Anneme dönüp hem Mert'i hemde hala gülmemek için birbirlerini kasan diğerlerini işaret etti. "Bak gör hala bana savunuyorsun bu çocukları.." atmak için yeniden bi kaşık arayınca bulamadı ama ben usulca eline önümdeki çay kaşığını uzattım. Bakmadan alıp onlarında ayağına attı. "Gülüp durmayın lan sizde! Kırıcam kafanızı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE
Fiksi Remaja'Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden erken çıkar. Ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle senin olan sana gelecektir..' 🥀 Muğla'nın izbe bir köyünden çok uzakta.. Büyülü şehir İstanbul'da, Tüfekçi yalısının kapısına bir not bırakıldı... Biz bun...