Selaaam.. Sizce biz 200 bin olmuş muyuzdur? Bi maşallah alırız yani..💃🏻Özlediniz mi bizi bakalım? Şahsen ben çok özledim. Sizlere dolu dolu upuzun bir bölümle geldim. Alın hayrını görün ama oylarımızı vermeyi unutmayalım.
Ve bol bol satır arası yorumlarınızı bekliyorum 🧡
Güllerimi vermeyi unutmayın.. 🥀🥀🥀
...
Akşam güneşi küçük ofisimdeki odama vurduğunda gün sonu toparlanmalarımı yapıyordum. Bu ay sebze hasatı beklediğimizden de güzel performans verdiğinden ekipçe çok sevinmiştik ama bu sabah aldığım haber tüm sinirlerimi zıplatmaya yetmişti.
Ürünleri satmak için bi şirketin yemekhane bölümüyle anlaşmıştık ama şimdi yemekhane şefi yan çiziyordu. Başka bir yerden ürün aldıklarını ve bizim ürünlere ihtiyaç duymadıklarını söylüyorlardı.
Elimdeki dosyayı sinirle masaya fırlatıp ağrıyan başımı ovuşturdum. "Yan çizemezsiniz!" Diye sinirle mırıldandım.
Kendilerince bizi aptal yerine koyuyorlardı ama ben onca hasatı da boş yere yapmamıştım, ya paşa paşa alacaklardı ya da tazminatımızı ödeyecekleri. Yoksa benim iki gün içersinde onca sebzeyi satmam mümkün değildi. Eğer binbir emekle bakıp yetiştirdiğimiz ürünler elimde telef olursa işte o zaman şirket sahibinin elimden çekeceği vardı.
Kapı sesiyle doğrulup hafifçe boğazımı temizledim. "Gel.."
İçeriye işçilerden sorumlu Selin hanım girdiğinde hafifçe tebessüm edip önümdeki koltukları işaret ettim. "Gelin lütfen."
"Aslında ne yaptığınızı merak ettim.. ne diyorlar?"
Önümdeki su bardağını alıp bi yudum aldım, sinirden dilim damağım kurumuştu. "Bir türlü şirket sahibine ulaşamıyorum.. aynı lafı söyleyip duruyorlar. Alamazlarmış başka yerden fazla fazla almışlar zaten de bilmem ne.."
Omuzları düşen kadınla üzgünce ona baktım. "Onca emek çöp mü olacak şimdi?"
"Hayır buna izin vermem, kimse beni aptal yerine koyamaz!" Asla vermeyecektim..
"Aslında.." çekingen gözlerle duraksayınca konuşması için kafamı salladım. "Aileniz olaya el at.."
"Gerek yok Selin hanım.. ben bunu kendim de halledebilirim."
Net tavrım karşısında sertçe yutkunup ayağa kalktı. "Tabi Gülçehre hanım siz daha iyi bilirsiniz tabi, ben sadece.."
"Biliyorum.." anlayışla kafamı eğdim. "Merak etmeyin ürünlerin heba olmasına izin vermeyeceğim."
"Size güveniyoruz, ben daha fazla rahatsız etmiyim sizi iyi günler."
Zoraki tebessüm etmekten başka bir şey yapmadan çıkmasını bekledim. Kapı sesiyle beraber omuzlarım yeniden çökünce arkama yaslandım. Bir şekilde halledecektim bu meseleyi.
Telefonu yine çevirip kulağıma yasladım.
"Merhaba, Seyhan yayıncılık grubu nasıl yardımcı olabilirim?"
Yine aynı sekreter sesiyle gözlerimi devirdim. "Merhaba, ben Gülçehre Tüfekçi.. yöneticinizle görüşmek istiyorum."
"Merhaba Gülçehre hanım, maalesef yöneticimiz toplantı.."
Sinirle dişlerimi sıkıp yutkundum. "Hanımefendi! Sabahtan beri toplantıda diyorsunuz.. ne bitmez toplantıymış bu? Firmam şirketinizle iş yapıyor bilmem farkında mısınız? Ya bana yöneticinizi bağlarsınız ya da ben.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE
Roman pour Adolescents'Her şey vaktini bekler. Ne gül vaktinden erken çıkar. Ne güneş vaktinden erken doğar. Bekle senin olan sana gelecektir..' 🥀 Muğla'nın izbe bir köyünden çok uzakta.. Büyülü şehir İstanbul'da, Tüfekçi yalısının kapısına bir not bırakıldı... Biz bun...