Bölüm 35

9.2K 671 124
                                    



Selaaaamm... aman aman çok özledimmm!
Öncelikle kusura bakmayın geciktim çünkü bir şehir dışı bir hastane seminerleri derken eve uğramaya zor fırsat buldum. Geldiğim gibi de yardırdım.

Çerez tadında keyifli mi keyifli bir bölüm oldu bizimkileri özlemişsinizdir buyrun okuyun efendim.

Ama önceeee 🥀🥀🥀 gelsinn..

İyi keyifler diliyorum efendim 🧡
...

Ellerim çeneme yaslı yüzümde en içten gülümsememle önümdeki manzarayı izliyordum. Babam doğum günümün üzerinden geçen bir haftayla beraber aynı kadroyu yeniden toplamış evimizin arka bahçesinde mangal yakıyordu. İki büyük mangalı rahatça kontrol ediyor Polat abimin maşayı alma yaklaşımlarını ustalıkla def ediyordu.

Annem Nazlı'yı, Leyla'yı, Sevda'yı ve Ayşe'yi az evvel meze hazırlama bahanesiyle mutfağa çağırmış ikimizin ortaklaşa hazırladığı bir konuşmayla onların ilişkilerini seve seve kabullendiğimizi işi resmiyete ne zaman dökmek isterlerse anında her şeyin hazır olacağını bir bir anlatacaktı. Hatta bu konuşma bizim aklımızda dahi yokken babam doğum günümün akşamı evde anneme 'Çocuklara söyle niyetleri ciddiyse evlendirelim onları ha eğer değilse uzak dursunlar kızlardan, benimde bir kızım var. Hiçbir babanın evladına boş yere ümit vermelerine izin vermem. Madem öyle güzel bakıyorlar birbirlerine uzatmayalım hayırlı işleri.' Demişti.

Bunu duyan annem sakince kafasını salladıktan sonra odama gelip çığlık çığlığa heyecanla bana anlatmıştı ve ben abimlerden önce kızlarla konuşması gerektiğini uygun görmüştüm. Yüzlerindeki gülüşlere bakılırsa konuşma gayet iyi geçmişti hepsi keyifle ellerindeki tabakları masaya bırakıp yerlerine geçtiler. Abimler merakla bana dönse de ufacık bir omuz silkip kıkırdamıştım. Onları böyle mutlu görmek içimi amansız sevgilerle dolup taşırıyordu, hele ki gönüllerine düşen kişilerde onların gönüllerine layık olan kişiler olunca bu sevincim ikiye katlanıyordu.

Mert abi ve Cihan abim bir köşede omuz omuza yaslanmış gülümseyerek bir şeyler hakkında konuşurlarken Yiğit abi bir elinde telefonu diğer elinde babama güya yardım amaçlı salladığı yelpazeyi tutuyordu. İki gündür kendisinde bir gariplik sezince annemle onu yaka paça köşeye çekmiş tehditle konuşturarak ağzındaki baklayı alabilmiştik. Geçen Ankara'ya gittiğinde mahallelerine yeni taşınan bi öğretmenle konuşmaya başladığını söylemişti. İlk ataması Ankara'ya çıkan kızı birkaç sokak serserilerinin elinden kurtarınca ilk kıvılcım orda patlamış. Olaylar nasıl gelişmişti de Mecnunlar gibi gülüp konuşuyordu çok detay vermemişti sadece annemden işleri ciddiyete bindirmek için biraz daha zaman istemişti. Kızı ilk günlerden korkutmak istemiyormuşta bilmem neymiş..

Bunu duyan Mert abi iyice karalara bağlamış bir ara ciddi ciddi evlilik programlarına başvursa rezil olup olmayacağını sormuştu. Aslında şöyle bir yürüse dönüp arkasından bakan kız çöktü ama o gönlüne göre birini bulamıyordu demekki, onlar şimdi Cihan abimle iki sap omuz omuza vermiş eğleniyordu.

Herkesi tek tek inceleyen bakışlarım önümdeki titreyen telefonuma düştü hızla. Gözlerimi hızla devirip havaya diktim, saçma sapan reklam mesajlarındandı. Bana mesaj atanın kim olduğunu bilmediğimden gelen her bildirime merakla atlıyordum. Ne cevap verebilmiştim ne de arayabilmiştim numarayı, kimdi neyin nesiydi hiç tahmin dahi edemiyorken aklımın bir köşesinde büyük bir soru işareti olarak duruyordu. Tahmin ettiğim kimse yoktu ve merak içimi eşeleyip duruyordu. Üzerinden geçtiği içinde yazma veya arama cesaretim yoktu açıkçası, akışına bırakmıştım.

Babam kaş göz işaretiyle beni yanına çağırınca sinsice sırıtıp yanına sokuldum. Maşayı elime verip kendine su doldurunca henüz beni farketmemiş Polat abime nispet yapar gibi hafifçe öksürüp etleri çevirmeye başladım.

MUCİZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin