Bölüm 53 | Pusulanın Yönü

24.9K 1.5K 782
                                    

Hoş geldiniz!
Bu bölüm her şeyin başlangıcı diyebiliriz. Belki de herkesin beklediği sahnelerden biriydi.
Tepkilerinizi merak ediyorum.
Satır arasına yapacağınız yorumları heyecanla okuyacağımı biliiiiin. Çünkü çoooooook uzun bir bölümle sizlerleyim.

Düzenli paylaşmama rağmen oylarda da düşüklük var. Bu bölüm de üstelik oyları hak ediyor bence...

Yıldıza bastıysanız eğer bölüme alalım sizleri.💙

Derya Uluğ - Hep Sana Çıkıyor Bu Yollar

Derya Uluğ - Hep Sana Çıkıyor Bu Yollar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


🕊

2 hafta sonra, İstanbul

Parmağımın ucunda çevirdiğim pilot kaleminden gözlerimi alamıyordum. Gözlerim belki oradaydı; ama aklım değil. Bir anda düşüncelere boğuluyor, uzaklara dalıp gidiyordum. Bazen daldığım uzaklarda kalıyordum, anca çıkıyordum. Anlatamadığım bir yorgunluk vardı üzerimde. Sanki günlerce yürümüş, aç ve susuz kalmış gibiydim. Halsizdim. Enerjinin bir kırıntısı dahi olmuyordu çoğu zaman. Vitamin haplarına sığınıyordum; fakat çok faydasını görmemiştim. Çekilmez bir baş ağrısı uğruyordu bazen. Hayattan zevk de alamıyordum.

"Bu şekilde çok güzel gidiyor. Karan Bey'le de iletişime geçtik. İlerlediğimiz durumdan memnun kendisi."

Emine de bizimle birlikte İstanbul'a dönmüştü. Artık korkusu yoktu. Benimle birlikte aynı evde kalıyordu. Evin içinde annesini çok kafaya takmamak için kendini yemek yapmaya veriyordu genellikle.

Her eve girdiğimde onu gördüğüm için önce afallıyor, sonra birkaç kelime ederek günü sonlandırıyordum. Çünkü birlikte uzun bir sohbete girdiğimizde konu, kendi annesine geliyordu.

Ben unutmaya çalıştıkça beynime kazıyordu sanki. Baş ağrımı tetikleyenlerden biri buydu. İki haftada bundan kaçmak için Yağız'a sığınıyordum. Benim hep yanımda oluyor, desteğini esirgemiyordu.

"Sizleri de İtalya'ya davet ediyor. Sen uygun olmayınca bana iletti bunu."

Hasta olmasaydı, bu kadar kafaya takmayacağımı biliyordum. Evet, annem olduğuna çok şaşırmış, etkilenmiştim; ama ben neleri aşmıştım. Şimdi düşününce çok basit kalıyordu yüreğimde; fakat vicdan azabımı her seferinde gün yüzüne çıkıyordu. Hastalığının daha kötüye gittiğini öğreniyordum. Senin yüzünden değil, zaten tedavisi imkansızdı, denediler, diyordu annem ve babam; ama düşündürüyordu işte.

"Mevacığım?

İsmim kulaklarımı doldurduğunda sıçradım birden. Elimdeki kalemi çevirmeyi bıraktım, toplantı masasındaki kişilere baktım. Hazal, Melih, Yağız. Üçü de tedirgin bir şekilde yüzüme bakıyordu.

MEVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin