Bir şeyi aynı anda hem istediğiniz; ama bir yandan da istemediğiniz bir an yaşamış mıydınız?
Ben yaşamıştım.
İlk önce Yağız'la yaşamıştım bunu. Ona sırılsıklam aşıkken imkansız bir aşkla onu daha fazla kanatmayayayım diye onu hayatımdan çıkarmıştım; fakat çıkardığımda dahi çıkarmamak istiyordum. Korkularım, hep kararsız bir yola sokuyordu beni.
Şimdiki gibi.
Ellerimi belimin iki yanına yerleştirerek banyoda volta atıp durdum. Kalbim resmen ağzımda atıyordu. Bakışlarımı ara sıra lavaboya çevirip kontrol ederek tekrar önüme dönüyor, sabırsızca bu küçücük alanda dolaşmaya devam ediyordum.
"Kaç dakika oldu ya?"
Bir elimi belimden çekip bileğimdeki saati kontrol ettim. Henüz iki dakikanın geçtiğini gördüğümde gözlerimi büyüttüm.
"İki dakika mı? Bir saattir buradayım!" dedim, kendi kendime yakınarak. Halbuki saatteki gösterge doğruydu. Geçeli henüz iki dakika olmuştu.
Ellerimi yüzüme götürüp sıvazladım, kendime gelmeye çalıştım; ama nafileydi. İçimdeki bu heyecanı kesinlikle bastıramıyordum.
Ben, ne istediğimi bile bilmiyordum tam olarak. Stresle dudağımı dişleyerek tekrar döndüm lavaboya. Bu kez çekingen bir halde gördüm. İki tane yan yana olan gebelik testine yaklaşıp üstten üstten baktım.
İçime düşen soruyla koşa koşa sabah eczaneye gitmiştim; fakat hemen yapmak için cesaret bulamamıştım kendimde. Hazırlanmıştım, ancak cesaret edip yapmıştım ikisini de.
Şimdi en zor kısmındaydım. Bekliyordum. Bekledikçe zaman sanki daha da genişliyor, saniyeler dakika, dakikalar saat oluyordu.
Gözlerimi, kafamı eğdiğim testten ayırmadım, bakmaya devam ettim bu geniş zamanda. Bir tek nefes alışverişimi ve atan kalbimin sesini duyuyordum.
Testin ortasında belli belirsiz bir çizgi gördüğüm zaman ellerimi de kendim gibi sıktım. Saniyeler içinde net bir sonuca varacaktım.
Tek bir çizgi, yavaş yavaş daha çok belirleşirken ben yanında bir çizgi daha çıkacak mı diye bekliyordum.
Tek, kırmızı çizgi artık tam rengini bana gösterdiğinde yanında belirsiz bir çizgi bile olmadı ikisinde. Onları elime alarak belimi doğrultup daha yakından baktım.
"Hamile değilim."
Derin bir nefes alıp vererek kalçamı lavaboya çevirip yasladım. Sanki başka bir sonuç varmış gibi bakmaya devam ettim. Hislerim konusunda hâlâ kararsızdım.
Bir bebek bizim için çok erkendi. Ben zaten hep evlendikten birkaç sene sonra bebek yapma konusunda taraftarıydım. Şu an evlenmeden bir bebek olsaydı, ikimizde işin içinden çıkamazdık.
Yine de ondan bir parça taşıma istediği çoktan kalbimin köşesine yerleşmişti. Hissediyordum. Az da olsa istemiştim; ama, "Şimdi zamanı değil." dedim ve banyodaki çöp kovasına dönerek sağ ayağımla pedala bastım. Kapağı açıldığında iki testi de çöpe atıp ayağımı pedaldan çektim.
Çabuk kendime gelmiştim. Öyle ki ilgiyle saçlarımı bile düzeltmeye başlamıştım. Ellerimle saçlarıma hacim verdiğim esnada banyonun kapısı tıklatılmadan açıldığında aynadan kapıyı aralayan kişiye baktım.
Ellerini kot pantolonunun cebine sıkıştırarak eşikte beni izliyordu.
Gülümseyerek, "Geleceğini söylememiştin." dedim.
Elleri hâlâ ceplerinde, ileriye doğru adım attı. "Sensiz gitmek istemedim." Bir adım daha atarak bana biraz daha yaklaşırken aynadan gözlerimi çekerek bedenimi ona çevirdim. "Bugün yine güzel olmuşsun bakıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVA
Novela Juvenil"Benim..." dedim gözlerim anlık dudaklarına kayarken. Etli dudaklarının üzerindeki su taneciklerini diliyle temizlediğinde gözlerim gözleriyle buluştu. "...korumam ol, Kara Yağız."