Bölüm 35:Kurtuluş

259 18 52
                                    

Anıl'dan

''Annesi! Annesi eve gelmiş!'' Selen'in telaşla kurduğu o cümleden sonra 10 dakikalık yolu 4 dakikada koşarak gelmiştik, Selen ve ben  hızla koşarken Sanlı biraz arkamızda durmuş ve polisi arıyordu kalbim korkudan deli gibi atıyordu ya Özge'yi gerçek anlamda kaybedersem ya Özge bu dünyadan giderse, işte o zaman benim de nefes almamın bir anlamı kalmazdı. Apartmana geldiğimizde merdivenleri resmen beşer beşer çıkıyordum evden gelen bağırış sesleri 1. kattan bile duyuluyordu. Ne olur, ne olur ona bir şey olmasın ne olur  birde onu kaybetmekle sınanmayayım.

''Selen çabuk ol!'' Selen titreyen ellerle anahtarı deliğe sokmaya çabalıyor ama başarısız oluyordu, konuşamıyor bile sadece titreyerek ağlıyordu sonunda anahtarı hızla elinden çekip aldım, kapıyı açtığımda gördüğüm manzarayla kan beynime sıçramıştı.

''Özge!''

''Ah sevgilin de gelmiş kızım! Bak ölümünü izleme fırsatını kaçırmadı!'' Özge'yi boğuyordu, annesi Özge'yi boğuyordu nasıl bir canavardı böyle! Can havliyle kadının üstüne atlayıp Özge'den çektim Özge yavaşça yere düşerken şerefsiz annesi hala bağırıyordu.

''Bırak beni öldüreceğim bu gereksizi!'' Annesine vurmamak için kendimi zor tutuyordum ama Özge'ye orospu dediğinde artık tutmamın yersiz olduğunu anlamıştım, Berna karısının yüzüne sert bir tokat attığımda kadın sadece gülüyordu.

''Ne o! Sevgilinin başka erkeklerin altına yattığı düşüncesi üzüyor mu damat!'' Şeytandı bu kadın şeytanın vücut bulmuş haliydi.

''Sus artık sus!'' Kadının suratına bir tokat daha attım, Özge'yi boğduğu gibi boğmak istiyordum onu hızla kadının üzerine yürürken bir kol beni çekti Selen'di bu.

''Anıl, Anıl bırak onu Özgeyle ilgilen bırak ne olursun polis gelecek zaten!'' Selen hala ağlıyordu hızla Özge'nin yanına koştum baygındı, esmer sayılabilecek teni bembeyaz olmuştu ve yüzünde çizikler vardı yüzünü okşadım.

''Özge! Özge! Aç güzelim gözlerini hadi Özge!'' Nefes aldığını fark ettiğimde derin bir oh çektim onu kaybetsem onu kurtaramasam biraz daha geç kalsam ne olurdu hiç bilmiyordum bilmek de istemiyordum. Kısa bir süre sonra polisler Sanlı'yla beraber içeri girmişti ve Berna kaltağını merkeze sorgulamaya götürmüşlerdi şu an tek umrumda olan şey Özge'ydi neden açmıyordu güzel gözlerini.

''Özge bir tanem korkutma beni ne olursun aç gözlerini ne olursun!'' Ben Özge'yi kollarımın arasında tutarken paramedik ekipler gelmişlerdi bile, paramedikler geriye çekilmem için beni uyarırken elimden sadece ağlamak geliyordu, Özge'yi sedyeye yatırdıklarında olayın korkunçluğu bir kez daha kendini gösterdi, hangi anne kızına bunu yapardı bir insan nasıl böyle yitirirdi vicdanını, onun saçının teline gelecek zarar benim için kıyametti ve o şu an bu haldeydi, tepkisizce yatıyordu. Zar zor yavaşça ayağa kalktığımda bir kadın sıkıca sarıldı bana, Selen'di bu.

''Hiç bir şey söyleme Anıl.'' Bana sarılmış ağlıyordu, ikimizde en değerlimizi kaybetme korkusuyla sınanmıştık, ikimizinde ruh eşiydi Özge başka şekillerdeydi bu durum ama öyleydi onu kaybetsek ikimizde ruhumuzu da kaybedecektik. Sanlı'ya çevrildi gözlerim polis ekibiyle bir şeyler konuşuyordu o da iyi ki vardı bugün beni de Selen'ide o toparlamıştı, merdivenlere çıkmış komşular sorular soruyorlardı hiç biri umrumda değildi tek istediğim Özge'nin o güzel gözlerine bir daha bakmaktı o güzel sesini bir daha duymaktı.


2 Mayıs Pazartesi

Özge'den

Sanki sonsuz bir uykudan uyanmışçasına yorgundu bedenim boğazım, boğazım çok acıyordu başım da ağrıyordu ne olmuştu bana böyle? neredeydim ben? Gözlerimi soğuk bir hastane odasında açtığımda yaşananlar bir bir aklıma geliyordu. Selen, Anıl, babam bir dakika babam? onun ne işi vardı burada?

Lie To Me/ Anıl Erdem CevizciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin