On bir yaşına basan her cadı veya büyücü çocuğa mektupları baykuşlar aracılığıyla ulaştırılırken gözlüklü, alnında hayatının - herkesin bildiği sahte bir gerçekle - bir gecede değişmesini sağlayan yara izi, üstünde kuzeninden kalan teyzesinin burun kıvırarak verdiği on bir yaşındaki bir çocuğun iki katı olan bir gömlek ve paçalarını katladığı eski bir pantolon olan çocuk o mektuplara asla ulaşamamıştı.
O da yetmezmiş gibi eniştesi kafayı sıyırmış bir şekilde denizin ortasında, hiçbir yere ulaşımı olmayan bir adaya kapatmıştı onları.
Yine tam dokuz yıldır olduğu gibi saati kontrol etmiş, boş hayallerini etraflarını saran denize döküp yerdeki toz topraktan bir doğum günü pastası çizmişti. "Tek başına geçen bir doğum günü daha," diye mırıldanması kuzeninin bir aslan gibi kükremesine sebep olmuştu.
Ta ki iri yarı, saçı sakalı birbirine girmiş bir yarı dev - Harry o an için devle yarı dev arasındaki farkı pek anlamamıştı - kulübenin kapısını yerinden söküp içeri girdiğinde ve bir de ona günlerdir erişemediği mektuplardan birini verdiğinde küçük çocuk için hayatının en iyi doğum günü denebilirdi.
İlk doğum günü pastasının kuzeni tarafından tırtıklanmasını umursamadan zarfı yırtıp içinden çıkan mektupları ve listeleri okudu.
"Büyücü mü? Ben mi?"
"Evet, Sen Harry Potter. İlginç bir şekilde büyücüsün." Şaka yapmaya çalışan adama yalandan bir gülümseme bahşederek olanlara arkasında dikilmiş sırayla itiraz eden teyzesi ve eniştesine döndü.
"Petunia teyze ama sen demiştin ki-"
"Harry fazla vaktimiz yok geliyor musun?" diyerek asasını pastanın neredeyse tamamını yemiş olan iri yarı çocuğa doğrulttu. Bir fil kuyruğu ve kulaklarına sahip olan oğulları için telaşlanan, hayatını zehir eden teyzesi ve eniştesine yakalanmadan gömleğini alıp koşarak devin peşinden gitti.
İlk defa bir yol ayrımında mutluydu ve işte asıl hikayesi şimdi başlıyordu.
❄️❄️❄️
Uzun bir alışverişin ardından bir büyücü mekanına yerleştiler. Harry yıllardır hiç yemek yememiş gibi - yediği de pek söylenemezdi gerçi - masadaki her tabaktan birer lokma alıp tadına bakıyordu.
"Yavaş Harry, yavaş. Boğulacaksın."
"S-sanmıyorum. "
O güne kadar devasa büyüklükteki bir adamla arkadaş olacağı ve karşısında rahatlıkla konuşabileceği hiç aklına gelmemişti. Gerçi bugün yaşadıklarını hiçbir zaman hayal etmemişti.
Ailesinin ona bıraktığı büyük para dolu bir kasası vardı. Kendisine ait giysiler ve okul malzemeleri almıştı. Asla bilmediği ama hep oraya aitmiş gibi hissettiği sokaklarda yürümek yıllardır göğüs gerdiği eziyete değmişti bir an için.
"Ben teşekkür ederim Hagrid."
"Ne için? Pastanı kuzenine kaptırdığımız için mi?"
İkiside Dudley'in son halini hatırladığında kahkaha attı. "Bence en iyi doğum günü hediyesi oydu."
"Bu aramızda kalsa iyi olur Harry. Benim büyü yap-" Garsonun masaya bıraktığı çikolatalı doğum günü pastasıyla dev kaşlarını kaldırarak adama döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.