🔮⚡
10 Aralık 1996
Koltukta oturmuş yaptığı yaramazlığı düşündükçe kendi kendine gülüyordu. Ayaklarını birbirinin üzerine koymuş, parmaklarını birbirine kenetlemişti, gözlerindeki hınzır gülüş bir şeylerin olup bittiğine işaret ediyordu açık açık.
Sınıfındaki dolabında kalan ödevleri almak için giden adam ofisine girdiğinde oğlunun uslu uslu oturmasına ilk başta şaşırsa da sonrasında böyle olduğu için dua etmişti. Ta ki masasındaki birkaç evrakın ve ödevin üzerine kırmızı kalemle resimler çizildiğini görene kadar. Masası yerden oldukça yüksekti. Onun uzun bacaklarının rahat edebileceği şekilde yapılmıştı. Sandalyesinin tekerlekleri vardı. Bir kitaba ya da herhangi bir şeye ihtiyacı olduğunda rahat hareket edebilmek için böyle bir koltuk seçmişti zamanında.
"Potter!" Adamın kükremesi ofisin duvarları arasında yankılanırken çocuk oturduğu koltuktan aceleyle inip ofisin içinde koşturmaya başladı. Peşinde babası bir o yana bir bu yana kaçıyordu. Adamın istese onu iki hamlede yakalayabileceğini unutmuş, hiç arkasına bakmadan saklanacak bir yer arıyordu ki halıya takılıp yüz üstü yere düştü.
"Ah çocuk!" Adam homurdanarak oğlunun kollarını kavradığı gibi havaya kaldırdı. "Neden kaçıyorsun?" dedi ve sustu. Dudaklarını sarkıtmış, buğulu gözlerle kendisine bakan oğlunu koltuğa oturtup kırılan gözlüğünü düzeltti öncelikle. Alnına düşen saçlarını geriye çekip yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Yüzünde görünür bir şey yok. Neresi acıyor?"
Konuşmaya başlayamadan dizlerini ve başını göstererek ağlamaya başlayan çocukla ne yapacağını bilemeyen iksir ustası derin bir nefes alıp ayağa kalktı: "Bekle geliyorum."
Rafların arasında dolaşan babasının gelmediği saniyeler her an daha da artarken Harry kafasını ovuşturarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
"Şşhşş.. Bir şey yok." diyerek yanına oturan babasının önce yanaklarını ıslatan göz yaşlarını silmesi içini ısıtsa da hissettiği acıyla gülümsemeyi dahi başaramamıştı. Babasının temizleme büyüsü yaptığını düşündüğü sarı eşofmanı yeni gibi olduğunda avuç içiyle gözlerini ovuşturdu. Büyücünün dizlerine sürdüğü merhem deri bütünlüğünü tekrar sağlarken acıyla çığlık atmasına sebep olmuştu. Bacağına değen esintiyle kapattığı gözlerini açtı. Babası merhem sürdüğü yaralarına acısı hafiflesin diye üflüyordu.
Şaşkınlıkla ellerini nereye koyacağını bilemezken babasının bileğini tuttu. "Kafam çok acıyoy."
"Biliyorum. Ona da bakacağım." deyip eşofmanını tekrar eski haline getirdi. Soğuk havayla arasına kumaş parçaları girerken babasının büyü mırıldandığını duyabiliyordu. Kafasında büyük bir sızı oluşup hemen kaybolduğunda adamda geri çekilmişti. "Ciddi bir şey yok. Ama bir buz torbası koysak iyi olur."
Koltuğun üzerine yığdığı merhemleri ve iksirleri masaya koyup mavi buz torbasını aldı. Shot bardağına benzer küçük bir bardağın dibine turuncu renkteki ağrı kesici iksirden döküp çocuğa uzattı. Tereddütle kendisine bakan oğlunun ıslanan yanağını baş parmağıyla okşayarak "Sadece ağrı kesici." dedi.
Harry onaylar biçimde başını sallayıp kendisine uzatılan iksiri içtiğinde böğürtlen tadının tüm ağzına yayılmasına şaşırmıştı. Tadı güzel olan bir iksir gerçekten var mıydı?
"Bu çok güzel."
"Annen senin için ufak tefek iksirler hazırlamamı istedi. Bu süreç nasıl geçecek bilmiyoruz, hazırlıklı olmamız gerek. On altı yaşında olabilirsin ama bedenin üç yaşında. Hafifleştirilmiş, tadı daha güzel iksirler olmalıydı." diyerek elindeki buz torbasını çocuğun kafasını vurduğu noktaya koydu, hafifçe , bastırmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.