Malfoy Sırrı

298 36 242
                                    

1 Ay Sonra

...................................

-Seni seviyorum

-Seni çok seviyorum

-Seni hep sevdim

-Ah! Lanet olsun olmuyor. Basit kalıyor her seferinde.

Buruşturulmuş top kağıtlardan bir kule yükselirken adam kadına yazacağı şiirin ilk mısrasını bile yazmayı becerememişti.

Bir seferinde başarmıştı hatta devamı da gelmişti. Ama birkaç defa okuduktan sonra o da klasikleşmiş bir aşk tarifi gibi gelmeye başlamıştı kulağına.

Aslında yeniden şiire dönmesi için o motivasyonu kendisine yine kendisi vermişti. Uzun yıllardır şiir okumuyordu. Hatta bazı zamanlar unuttuğunu dahi düşünmüştü.

Zihin duvarlarından kadına okuduğu şiirleri spatula yardımı ile kazıyıp şişelere bile doldurmuştu.

Edebiyata hep ilgisi vardı, bunu kabul ediyordu. Babasının müthiş bir kütüphanesi vardı. Ona zihninden ustalıkla çıkardığı alıntılar söylerdi. İşte orada bir yerlerde başlamıştı hikayesi. Sonra onun için en uygun bölümün şiir olduğuna karar vermişti. Deli gibi şiir kitapları okuyor, en beğendiklerini bir defterde topluyordu. Şansına en yakın arkadaşı da edebiyat aşığıydı.

-Regulus

Birlikte şiirler okurlardı derslerden kalan boş zamanlarında. Yatakhanede, ortak salonda, bahçede... Sonra hayatına o girmişti. Hiç beklemediği anda. Bir doğum gününde kaçacak yer ararken bulmuştu onu. Aslında hiç aklında yoktu, önüne yemyeşil çimenlerin serileceğini, ırmakların öyle parlak görüneceğini hiç düşünmemişti. Ama bir çift yeşil gözde bulmuştu işte hep hor gördüğü aşk şiirlerini.

O günden sonra onun için okumaya başlamıştı. Bir yaz tatilinde babasının romanlarının arasında kaybolduğundaysa artık kafasının içinde Romeo ve Juliet olmuşlardı. Tahir ile Zühre ve daha niceleri.

Genç kıza sadece şiir okumuyordu, bazen çocukluğundan kalan hatıralarından babasının sesi yükseliyordu. Ona fısıldadığı paragrafları okulun bahçesinde sevgilisinin dizine yatmış aşık olduğu gözlere söylüyordu. Bir gece vakti onu yataktan kaldırıp şiir yazdıran gözlere. Kadına asla itiraf edemediği şiirler.

-Bu şiirlerin sahibi benim. O hayran olduğun, seni anlattığını düşündüğün şair benim sevgilim.

Sonra bir gün kadın gitti. Adam içine kapandı. Romanlar, şiirler adama göre yetim kaldı. Yıllar geçti, bir yatağın baş ucunda okunan kitaplar raflara kaldırıldı. Kadınla aralarına mesafeler girdi. Uzaktan bakışmalar başladı. Asla karşılık bulamayan bakışmalar. Bir pencere pervazından yaşanan küçük bir aşka dönüşmüştü evliliği. Baktığı yerde karısını görememek canını yakıyordu.

İşte bu masaya o duygular oturtmuştu onu. Ruhuna sığdıramadığı aşkı ellerini yeniden kağıda ve kaleme sürüklemişti. Ama yazamıyordu. Ömrü boyunca dudaklarından dökülemeyen sözler hep şiirlerinde hayat bulmuştu. Şimdiyse yapamıyordu. Sabahtan beri deniyordu. Hepsi basit, klişe laflardı. Duygularıysa anlatamadığı kadar büyüktü. Belki de öyle sanıyordu.

Sırtındaki yara kendini hatırlatırken gözlerini kapatıp başını geriye yasladı. İçmek istiyordu. Bir, iki, üç... Sahi elinde kaç şişe viskisi vardı ki? Yarası katlanılamaz hale geldiği her an içiyordu. Ama bu farklıydı.

Şiirler için içmek istiyordu. Yıllardır ihmal ettiği romanlar için. Sevdiği kadın için içmek istiyordu. Yıllar önce bin bir emekle kendisine alkolü bıraktıran karısı için içmek istiyordu.

SAUDADEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin