Birinci sınıflar kayıklarla gölü geçerken buğulu camların ardında ellerini arkada belinde birleştirmiş olan adam karanlığın içinde kendisine ait olanı bulmaya çalışıyordu.
Yanına sessizce sokulan yaşlı cadıyı fark etmemişti dahi.
Gözleri çukurlaşmış, omuzları yorgun olduğunu saklamak için büyük bir ustalıkla dik dursa bile dokunsalar un ufak olup koridora yığılacak görüntüsünü gizleyemiyordu.
"Neden ziyaretini erteledin Severus?"
"Öyle gerekiyordu. Normal bir okul dönemine başlamadığımızın farkındasındır umarım. Yeni şöhretimiz Aziz Potter okulumuza teşrif ediyor. Baş yönetici de bu konuda oldukça titiz davranıyor, sende içindeydin bu sürecin. O yüzden erteledim. "
"Bir an önce gitmen gerek."
Adam sıkıntıyla mırıldanarak kadına döndü. "Bana olan bu ilginizi anlamlandıramıyorum Profesör McGonagall."
"Sadece senin için endişeleniyorum Severus. Görüntünden haberin yok sanırım. Bir ara aynanın karşısına geç ve uzun uzun kendini incele. Sonrasında ise en yakın zamanda St. Mungo'ya onu ziyarete git. Hiç değilse biraz toparlanmış olursun!" Yaşlı cadının vurgu yaparak söylediği her bir kelimesi kulaklarında yankılanırken arkasından tekrar aynı otoriter ses yükseldi.
"Birinci sınıflar kayıklardan indiler. Salona git ve yerini al!"
Kadının koridorda kaybolan görüntüsüne bıkkınlıkla baktıktan sonra mırıldandı: "Bende zaten on beş yaşında bir öğrenciyim. Emriniz olur Profesör."
❄️❄️❄️
-Seamus Finnigan
-Neville Longbottom
-Hermione Granger
-Draco Malfoy
-Ron Weasley...... Bitmek bilmeyen listede sonlara gelirken adam yanında oturan KSKS profesörünün dikkatle Harry'i izlediğini fark etti.
"O çocuğu tanıyor musunuz Profesör Quirrell"
"E-elbette. Ç-çatlak k-kazanda t-tanıştık. B-bay Potter'la." Göz devirerek kadehine uzanmıştı ki tüm salon tek bir isimle büyük bir uğultuyla kaplandı.
"Harry Potter!"
Herkesin merakla beklediği, hayranlık duyduğu, ölümü küçük bir yara iziyle alt eden çocuk taburenin üstünde oturmuş onlara bakıyordu.
Yine herkes onun hakkında ondan daha çok bilgiye sahipti.
Harry kimdi? Kafasına yerleştirilen eski püskü bir şapkanın altında stresten zangır zangır titreyen masum bir çocuktan fazlası olamazdı o an için.
Büyü nedir?
Voldemort kimdir?
Ailesi neden öldü? Daha bu sorulara cevap bulamamışken hayvanat bahçesine gittiklerinde cama yapışıp kafesteki hayvanların hareket etmesini gözlerini pörtleterek izleyen kuzeninin karşısında hayvanların ne hissettiğini daha iyi anlıyordu.Tüm okul aynı şekilde kendisine bakıyordu çünkü. Kafesin içine sergilenmek için konmuş masum suçsuz günahsız bir hayvandan fazlası değildi o taburede.
Yine de Ron'un dediklerini hatırlayarak kendisini slytherin denen kötü cadı ve büyücülerin evine yerleştirmeye karar veren şapkaya itiraz etti.
"Slytherin olmaz. Oraya ait değilim ben. Lütfen. Slytherin olmasın."
Adam, küçük çocuğun aklından geçenlerle seçildiği binayı duyunca keskin bakışlarını Weasley oğlanının üzerinde gezdirdi.
"Ahmak!" diye tısladı dişlerinin arasından.
"Bir şey mi dediniz Profesör?" Yanındaki kadına 'Hayır' dercesine kafasını sallayıp tabağındakileri çatalıyla katletmeye başladı.
Uzun bir akşam oluyordu. Beklediğinden daha çok eziyet çekmişti.
Zümrüt yeşili gözler kendi obsidyenleriyle karşılaştığında çocuk elini alnına götürdü. Adam yara izinin acımasına anlam veremese de bakışlarını çekmedi. Yıllardır hasret olduğu o gözlere belki ilk değildi ama son kez doya doya bakabilecekti.
Dumbledore'un herkesin binalarına dağılabileceğini söylemesiyle Severus oturduğu koltuktan fırlayıp arka kapıdan çıktı.
Haftalardır ertelediği ziyareti gerçekleştirme günü gelmişti. Belki zümrütleri göremeyecekti ama elini sımsıkı tutup bu akşam yaşadıklarını anlatabilirdi.
❄️❄️❄️
St. Mungo'ya ziyarete giderken yıllardır muntazam bir şekilde hazırlanırdı.
Jilet gibi ütülenmiş siyah kumaş pantolonu, beyaz gömleği, içine giydiği siyah tişörtü ve Londra yağmurlarından korunmak için sonbaharlık bir ceket.
Kadın için dünyanın öbür ucundan özel getirttiği çiçekleri alıp zindanlarda bulunan gizli geçitlerden geçip arabasını her zaman hazır bulundurduğu çiftlik evine geldi.
St. Mungo'ya daha doğrusu şehir merkezine ,muggleların arasına arabayla girip normal bir hayatları varmış gibi dolaşmayı seviyordu. Kadının ona kattığı nadide huylarından biriydi.
Arabanın üstündeki örtüyü kaldırmak için elini havaya kaldırıp arabaya doğru tuttu.
Yavaş yavaş toplanıp, muntazam bir şekilde katlanan örtüyü kutuların bulunduğu rafa gönderdi.
"Sözsüz büyü Avrupa'da nadirdir Severus ve bu seni daha da özel yapıyor."
Kadının huzur dolu sesi kafasının içindeki duvarlara çarparken gözlerini ovuşturdu, kendini toparlayarak anahtarları alıp şöför koltuğuna yerleşti.
Garajdan çıkardığı arabanın tavanı huzurla yağan yağmurla yıkanırken adam ona eşlik etmesi için radyoyu açtı.
Sevdiği kanallardan birinde annesinin en çok sevdiği hikaye anlatılıyordu.
Yolun neredeyse on beş dakikasında her zaman saçma bulduğu ama ona - annesine - kalbine giden yolun bu hikayeden geçtiğine inanarak sessizce dinledi.
Radyo sunucusu o şarkının ismini anons ettiğinde uzun parmaklarını radyonun sesini biraz daha açmak için kullandı. Ona istinaden yağmurda hızlandı.
-Elena Ledda - Amargura sizlerle.
Aşk dolu acımasız bir hikayeydi dudakları arasında mırıldandığı. Silecekler sağa sola hareket ettikçe hikayedeki kahrolan şövalye yerine kendisini koydu.
Yağmur hızlandı, silecekler hızlandı, şarkı sona yaklaştı ve adam sonunda mugglelardan ustaca gizlenmiş olan hastaneye geldi.
St. Mungo...
❄️❄️❄️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE
FanfictionOğlumun en yakın düşmanı ben miyim? *Severitus Hikayesi* *Bu bir hayran kurgudur. Harry Potter J. K Rowlinge aittir.